Twilight
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 38 (Sonu)

Aşağa gitmek

Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 38 (Sonu)  Empty Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 38 (Sonu)

Mesaj tarafından Admin Perş. Tem. 15, 2010 8:59 pm

38.SONU
Ani bir rahatlık ve ferahlama bütün bedenimi kaplamıştı. Kalkanı
bulunduğu yerde tutmaya devam ettim.
Alec'in sisi hala zayıflık arıyor ve ben herhangi bir delik dahi
brakırsam Jane de bunu mutlaka görecekti.
Ve daha sonra ben onların bize doğru koştuklarını duydum, uçarcasına,
aradaki mesafeyi yapabildikleri kadar kısa süre üçerisinde asla
yavaşlamadan kapatmaya çalışıyorlardı.
Her iki taraf da haraketsiz bir biçimde bekliyordu. Volturi şahitlerinin
yüzünü yeni bir somurtkanlık kaplamıştı.
Sonra Alice güneybatı dan dans edercesine geldi, bende onu yeniden
görmenin mutluluğu ile ayaklarımın yerden kesildğini hissetmiştim.
Jasper ondan bir kaç metre uzakta idi, keskin gözleri vahşice bakıyordu.

Yanlarınla 3 farklı kişi daha vardı; birincisi uzun boylu biriydi, siyah
saçlı kaslı bir kadın açıkça Amozon savaşçısı Kachiri idi, diğer
amazonlar gibi aynı uzun dudakları vardı.
Yan tarafında küçük zeytin rengi tonlu uzun örgülü saçlarıyla başka bir
vampir vardı. Derin begonya rengi gözleri, kendisi henüz varmadan
sinirlice etrafı gözden geçirdi
Ve en sonunca genç bir adam. Çok hızlı gibi değil ama koşusunda bir
akışkanlık varmış gibiydi.
Derisi imkansız bir biçide zengin, koyu kahverengi idi. Gözleri
temkinlice bu topluluğu kolaçan ediyordu, gözlerinin rengi sıcak bir
kahve idi. Saçları siyah ve örgülüydü, kadın gibi ama çok uzun değidi.
Çok güzeldi.
Yakınımıza geldiğinde, yeni bir ses hepimizin yüzünde aynı şok
ifadesinin belirmesine neden olmuştu, yeni bir kalo atışı sesi, hızlı
koşmaktan ötürü hızlanmış.
Alice kalkanımın durdurduğu sisin üzerinden dikkatlice zıpladı ve
Edward'ın yakına doğru geldi. Koluna dokunmak için ona yaklaştım,
Edward,Esme Ve carlisle de geldi. Başka bir hoşgelsin için şu anda vakit
yoktu. Jasper ve diğerleri kalkan boyunca onu takip ettiler.
Bütün gardiyanlar gözlerinde akıl karışıklığı için bu sonradan
gelenlerin herhangi bir zorluk olmadan kalkanın içerisinden geçişlerini
izlediler. Güçlü olanlar, Felix ve diğerleri umut dolu gözlerle bana
odaklandılar. Kalkanımın daha önce neye karşı koyabileceğinden emin
değillerdi ama şimdi fiziksel bir saldırıyı durduramaycağını
biliyorlardı. Aro emir verir vermez, yıldırım gibi birbirlerini takip
ederek sadece bana doğru saldıracaklardı. Zafrina nın kaç tanesini kör
edebileceğini yada kaç tanesini zayıflatabileceğini merak etmiştim. Kate
ve Vladimir in Jane ve Alec'i yok etmek için yeterince zamanları
olacakmıydı? Bütün sormam gereken buydu.
Edward doğrudan yaptığı zekice davranışın ortamı soğutmasına rağmen,
düşüncelerine öfkeli bir sertlikle cevap vermişti. Kendini kontrol etti
ve Aro ile yeniden konuştu.
"Alice bu son bir kaç haftadır kendi şahitlerini arıyordu" eski
zamanlardan kalmalara bakarak söyledi
Ve eli boş olarak da gelmek istemedi. Alice neden bizi şahitlerinle
tanıştırmıyorsun?"
Caius bağırdı." Şahitlerin zamanı geçti. Artık oyunu ver, Aro!"
Aro parmağı ile kardeşine sus işareti yaptı, Alice'nin yüzüne bakmaya
başladıç
Alice yabancıları tanıştırmak için ileriye doğru bir adım attı." Bu
Huilen ve onun yeğeni, Nahuel."
Onun sesini duyduğumda sanki hiç gitmemiş gibi hissediyordum.
Alice bu yeni gelenlerin arasındak ilişkiyi açıkladığında Caius'un
gözleri kısıldı.
Volturi şahitleri de kendi aralarında mırıldandılar. Vampir dünyası
değişiyor ve bunu herkes hissedecek.
"Konuş, Huilen" Aro komut vermişti "Bize hangi konuda şahitlik yapmak
için geldiğinizi söyleyin"
Zayıf kadın Alice'e sinirlice baktı. Alice cesaret verici bir biçimde
onayladı ve Kachiri uzun saçını küçük vampirin omzuna koydu.
"Ben Huilen" temiz ama farklı bir ingiliz aksanı ile konuştu.
Bitirdiğinde kendisini şu anda anlatmak üzere olduğu hikayeye
hazırladığı ifadesinden anlaşılıyordu. Çok bilinen bir çocuk hikayesi
anlatıyormuşçasına konuşmaya devam etti. "150 yıl önce, ben kendi
insanlarımla birlikte yaşıyordum, Mapuche ler. Kız kadrşim Pire idi.
Ailemiz onun adını dağlara kar düştükten sonra doğduğundan ve onun
parlayan cildinden ötürü koymuştu. Çok güzel di gerçekten çok fazla
güzel. Bir gün bana ağaçaların arasında bir meleğin onu bulduğu ve her
gece ziyaretine geldiğini açıklayan bir sırla gelmişti. Onu uyarmıştım.
"Huilen kafasını kederli bir şekilde salladı."Derisindeki çürükler onu
yeterince uyarmıyordu. Bizim efsanelerimizden bildiğim kadarı ile bu
Libishomen di, ama beni dinlemiyordu bile büyülenmişti.
"Bana onun kara meleğinin bebeğinin içinde büyüdüğünü hissettiğinde
söylemişti. Onun kaçma konusundaki cesaretini kırmaya çalışmadım, annem
ve babamın çocuğun mutlaka yok edilmesini isyeceklerini biliyordum.
Pire bunula kalmıştı. Onunla beraber ormanın en derin yerlerine
gitmiştik. Meleğini çok aradı, ama hiçbirşey bulamadı. Onun için çok
endişenmiştim. Gücünü kaybettiğinde onun için avlanmaya başladım.
Hayvanları çiğ olarak yiyordu, kanlarını içiyordu. Karnında ne
taşıdığına dair daha fazla onaylamaya ihtiyacım yoktu. Canavarı
öldürmeden önce onun hayatını kurtarabilmeyi umuyordum.

"Ama o içindeki çocuğu seviyordu. Ona Nahuel diyordu, orman kedisindan
sonra, bevek içinde büyüdüğünde ve güçlendiğinde kemiklerini kırmaya
başlamıştı ama o hala bebeğini seviyordu.

"Onu kurtaramadım. Çocuk tamamen doğduğunda, o çok çabuk ölmüştü, ölümü
yaklaştığında benden onun Nahuel' ine iyi bakmamı istemişti. Bu ölürken
ki arzusu idi ve bende ona söz verdim.
"Ben bebeği kardeşimin vucüdundan ayırmaya çalışırken beni ısırdı.
Ormana ölümümü beklemek üzere gittim.
Acıdan ötürü çok fazla uzağa gidememiştim. Fakat sonra beni buldu, bu
yenidoğan bebek beni çalılıklarının oraya götürmek için çabaladı ve
benim için orada bekledi. Sonra acı sona erdi, baktığımda yanımda
kıvrılmştı ve uyuyordu.
Kendi başına avlanabilene kadar onunla ilgilendim. Ormanın etrafındaki
köylerde avlanmıştık, kendi kendimize kaldık hep. Evimizden asla çok
uzağa gitmemiştik ama Nahuel bu çocuğu görmek istediğinden buraya
geldik.
Huilen konuşmasını bitirdiğinde kafasını hızlıca çevirerek kendisini
kısmen saklayarak Kachirinin arkasına geçti.
Aro'nun dudakları büzüldü. Koyu renkli genç adama doğru bakmaya başladı.
"Nahuel, sen 150 yaşındasın değilmi??" diye sordu.
"En fazla 10 sene farkla" temiz güzel ama sıcak bir sesle cevap verdi.
Aksanı hemen hemen görülebilirdi.
" Çok fazla kaydetmiyoruz"
"Ve bu yaşa olgunlukla geldin"
"Doğumumdan yedi sene sonra, az yada çok, tamamen büyümüştüm."
"Ondan sonra değişmedin değilmi?
Nahuel omuz silkti "Belirtmeye çalıştığım bu değildi"
Jacop'un bedeninde hafif bir titreme hissettim. Henüz bunu düşünmek
istemiyordum. Tehlikenin geçmesini ve konsantre olabilmeyi bekledim.
"Ne yiyorsun? Aro kendisi ile ilgilenioyr olmasına rağmen hızlıca sordu.
"Çoğunlukla kan, bazı insan yemekleri aynı zamanda. İkisinden birini
yersem hayatta kalabilirim."
"Ölümsüz yaratabiliyorsun" Aro Huilen'i işaret ederek konuştu, sesi
birden bire şiddetlenmişti.
"Evet, ama diğerleri yapamıyorlar."
Bütün grubu şok edici fısıltılar kaplamıştı.
Aro'nun kaşları kalkmıltı. "Diğerleri?"
"Kız kardeşlerim" Nahuel tekrar omuz silkti.
Aro yüzünün ifadesini düzeltmeden önce vahşi bir ifadeyle bir süre
kaldı.
"Aslında bize hikayenin geri kalanınıda senin anlatmanı istememiz
gerekiyor galiba.
Nahuel kaşlarını çattı.
"Babam annemin ölümünden bir kaç sene sonra beni görmeye gelmişti"
Elleri bozulmuş yüzünün üzerinde idi."Beni bulduğuna çok memnun olmuştu"
Nahuel'in sesi kendisinin de babası ile aynı hisleri paylaşmadığını
gösteriyordu."İki kızı vardı, ama oğlu yoktu. Benden ona katılmamı
istedi, kızkardeşlerimin yaptığı gibi."

"Yalnız olmadığımı görünce şaşırmıştı. Kızkardeşlerim zehirli
değillerdi, bu cinsiyet yada rastgele bir şey olabilir, kim bilebilir
ki? Huilen ile zaten benim kendime ait bir ailem vardı, bu yüzden
ilgilenmedim, değişik yapmak ile ilgili kelimelerini tekrarladı. Bazı
zamanlar onu görüyorm. Yeni bir kızkardeşim daha var, olgunluğa on sene
önce erişti.
"Babanın adı nedir?" Caius gıcırdayan dişlerle sormuştu.
"Joham" Nahuel cevap verdi. "Kendisini bilim adamı olarak görüyor. Yeni
bir süper yaşam yarattığını düşünüyor" sesindeki nefreti gizleme gereği
duymadan söylemişti.
Caius bana baktı."kızın, o zehirlimi?" sert bir şekilde sormuştu.
"Hayır" cevap verdim. Nahuel'in kafası Aro'nun sorusu karşısında
karıştı, ve onun kahverengi gözleri benim yüzüme çevrildi.
Aro'nun onaylaması için Caius ona baktı, ama Aro kendi düşünceleri ile
boğuşmakla meşguldü.
Dudaklarını bümüş ve Carlisle Edward ve bana bakıyordu.
Caius homurdandı. "Buradaki hatalı durumun çaresine baktıktan
sonra,güneye gider ve onu takip ederiz." Aro'yu teşvik etmeye çalışarak.
Aro uzun bir saniye boyunca gözlerime baktı. Ne aradığına dair hiçbir
fikrim yoktu, yada ne bulduğuna, ama bu uzun bakştan sonra, yüzündeki
bir şey değişti, dudakları solgunlaştı ve dudakları büzüldü, Aro'nun
kararını artık verdiğini biliyordum.
"Kardeşim" yumuşakca Caius'a söyledi."Burada artık tehlike olmadığını
görüyorum. Bu alışılagelmedik bir gelişim, ama herhangi bir tehdit
görüyorum. Bu yarı vampir-yarı insan çocuk daha fazla bizim gibi"
"Oyun bumu?" Caius sordu

"Evet bu"
Caius somurttu." Ve bu Joham? Bu deneyler yapmay bayılan ölümsüz?
"Aslında onunla mutlaka konuşmalıyız" diye Aro katıldı
"Eğer yapabiliyorsanız Joham'ı durdurun. Ama kızkardeşlerimi bırakın.
Onlar masum." "
"Aro onayladı,görüntüsü ciddileşmişti. Sonra sıcak bir gülümseme ile
gardiyanlarına doğru döndü.
"Canlarım," dedi "Bu gün savaşmayacağız"
Gardiyanlar hazır pozisyonlarını bozmadan kafalarını kaldırarak
onayladılar. Sis yavaşça kaybolmaya başladı ama ben kalkanımı hala
yerinde tutuyordum. Bu belki de başka bir hile idi.
Aro bizim tarafa doğru döndüğünde ifadelerini analiz ettim. Yüzü
şefkatli görünüyordu, daha önce sevimsiz görünüyordu ama, yüzünde farklı
bir şaşkınlık olduğunu hissedebiliyordum. Artık planları bitmişti.
Caius'un kızgın olduğu görülebiliyordu, ama öfkesini artık içine
atıyordu. Tekrar boynunu eğmişti, Marcus baktı, sıkılmıştı, bunu
anlatmak için başka herhangi bir kelime de bulunamazdı. Gardiyanlar
duygusuz ve yine disipline edilmişti; arlarında asla biriysellik yoktu,
sadece birlik vardı.
Formasyon içerisindeydiler, haraket etmeye hazırlardı. Volturi şahitleri
hala temkinliydi, tek tek ağaçların arasına doğru gidiyorlardı.
Sayıları yavaş yavaş azalıyordu, bir süre sonra tamamı gitmişlerdi.
Aro neredeyse özür dileyen bir ifade ile bize doğru tuttu. Arkasında,
korumaların büyük bir bölümü ve Caius,Marcus ve sessiz gizemli eşler
geriye dönmüş ilerliyordu.Sadece 3 kişi Aro'nun şahsi korumaları onunla
birlikte idi.
"Şiddet olmadan bu olayın çözülmesine çok memnun oldum" diye çok sevimli
bir şekilde söyledi."Arkadaşım Carlisle, ne kadar güzel ki sana hala
arkadaşım diyebiliyorum! Umarım burada çok fazla zor anlar
yaşanmamıştır. Ben bizim üzerimizde olan ve omuzlarımızda taşıdığımız bu
katı sorumluluğu anladığını biliyorum."
"Barış içerisinde git Aro" Carlisle dimdik bir şekilde söyledi."Lütfen
burayı korumak üzere her zaman hazır olacağımızı unutma, korumalarının
da bu bölegede avlanmalarına izin verme"
""Tabiki,Carlisle" Aro ona garanti verdi. "Senin hoşnutsuzluğunu
kazandığımdan ötürü üzgünüm,sevgili arkadaşım. Belki zamanı geldiğinde
beni affedersin" "Belki, zamanı geldiğinde, eğer yeniden arkadaş
olduğumuzu bana ispat edersen." Aro kafasını vicdan azabı ile eğdi,
tamamen dönmeden önce arkasına doğru baktı. Bizde son 4 Volturi'nin de
oramnda gözden kayboluşunu izledik. Çok sessiz bir ortam olmuştu. Hala
kalkanımı kaldırmamıştım.
"Gerçekten bittimi?" Edward'a fısıldayarak sordum.
Kocaman gülümsemesi ile "Evet. Vazgeçtiler. Bütün kabadayılıkları,
ödlekliklerinin altında yatan erkeklikleriyle beraber çekip gittiler."
Gülümsüyordu.
Alice de ona gülümsedi. "Cidden, arkadaşlar. Geri gelmiyorlar. Herkes
artık rahatlayabilir."
Sessizlik içerisinde başka bir ses daha vardı.
"Çürük bir şansla" Stefan mırıldandı. Ve sonra durdu.
Tebrikler başladı. Sağırlaştırıcı ulumalar başladı. Maggie Siobhan'a
arkasından vurdu. Rosalie ve Emmett yeniden öpüşmeye başladılar, bir
önceki seferden daha uzun ve daha ateşli. Benjamin ve Tia kollarını
birbirlerine kenetlediler, Carmen veEleazar gibi. Esme Alice ve Jasper'ı
sıkıca kucakladı. Carlisle yeni elen güney Amerikalılara hepimizi
kurtardıkları için teşekkür ediyordu. Kachin Zafrina ve Senna'nın
yanında ayakta duruyordu, parmak uçlarını kenetlemişlerdi. Garrett
Kate'i kucağına alarak etrafda döndürdü. Stefan kara tükürdü. Vladimir
ekşi bir ifade ve dişerini sıkarak durdu.
Dev gibi kurdun üzerine yarım olarak turmanmış kızım şimdi onun
arkasında ve artık benim göğsümün üzerinde yapışmış olarak duruyordu.
Edward'ın kolları da aynı saniye içersinde bizim etrafımıza dolanmıştı.
"Nessie, Nessie, Nessie," diye mırıldandım.
Jacob kocaman kabuğa benzer gülümsemesiyle güldü ve kafamı burnu ile
dürttü.
"Kapa çeneni," diye mırıldandım.
"Sizinle kalabileceğim değilmi?" diye sordu Nessie .
"Sonsuza kadar," ona söz verdim.
Elimizde sonsuzluk vardı. Ve en önemlisi Nessie iyi olacaktı, sağlıklı
ve güçlü olacaktı. Yarı insan Nahuel gibi, 150 yıl sonra bile genç
görünüyor olacak. Ve biz birlikte olabileceğiz.
Mutluluk içimde patlamış gibi büyüyordu. Hala hayatta kaldığıma ve
yaşadığıma inanamıyordum.
"Sonsuza kadar" Edward kulağıma fısıldadı.
Daha fazla konuşamadım, onu öyle bir tutku ile öpmeye başladım ki
karşıdaki orman bu ateşimden ötürü yanacaktı.
Uyarılmamıştım.




Alıntıdır !
Admin
Admin
Kontes
Kontes

Mesaj Sayısı : 157
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 11/07/10
Yaş : 28
Nerden : Yalova

https://twilightserisi-tr.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz