Twilight
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 20(Yeni)

Aşağa gitmek

Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 20(Yeni)  Empty Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 20(Yeni)

Mesaj tarafından ilaydædward Cuma Tem. 23, 2010 9:19 pm

 
 
Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 20(Yeni)

Her şey çok parlaktı. Açık ve net. Görkemli lamba tam tepemde hareketsiz bir şekilde kör edici- aydınlıkla duruyordu. Gökkuşağının her bir rengini bu beyaz ışıkta görebiliyordum, ve , tayf’ın kenar çizgisinin yanında sekizinci bir renk daha vardı ama bu renge verecek bir adım yoktu. Alt katta televizyonun sesi kısıldı ve birisinin sesini duydum---Rosalie?------ ağırlığını birinci katta hissetim. Ayrıca güçsüz bir ses duydum, gümbürtülü bir ritimdi, vuruşları kızgınca bağırıyordu. Rap müzik? Sadece bir an için merak ettim, ve sonra, ses tıpkı otomobillerin cama çarpması gibi azaldı. Başlangıçta, olayları anlamam biraz zaman aldı. Dışarıdaki bütün sesleri duyabiliyor muydum? Birisinin elimi tuttuğunu o elimi yavaşça sıkana kadar anlayamadım. Teni mükemmel bir şekilde düzgündü ,ama ılıktı. Soğuk değildi. Oh. Elbette. Edward bana soğuk hissettirmeyecekti. Şu anda aynı sıcaklık derecesi içindeydik. Uzun bir sekiz saniyeden sonra duruşumu kontrol altına almaya çalıştım. Edward sandalyenin bir tarafından diğer tarafına ağırlık verdi ve, meraklı yüz ifadesiyle bana baktı. Edward’ın yüzü benim için en önemli şeydi. Bazı içgüdüler korumaya yol açardı , ve ben otomatik olarak tehlikeye yol açan bir şey var mı diye kontrol ettim. Vampir ailem duvardan uzakta duran kapıda dikkatle bekliyordu, Emmett ve Jasper ön taraftaydı. Tehlikeli duruyorlardı. Burun deliklerim tehlikeyi kokluyordu. Evin dışındaki hiçbir yerin kokusunu alamıyordum. Bu zayıf kokuda tatlı kokan bir şeyler vardı----ama ilaçlar çirkin kokuyordu----- ortamdaki koku boğazımı gıdıkladı ve yaktı. Alice büyük ve sırıtmış bir suratla Jasper’ın dirseğinin arkasından beni dikizliyordu ; ışık dişlerini parlattı. Sırıtması beni rahatlattı ve sonra hepsi birden sırıttı. Jasper ve Emmett en önde hepsini koruyordu diye farz ettim. Onları tehlikeli olsam bile asla yakalayamazdım. Onlar bir taraftaydı. Benim duygu ve düşüncem en güzel kısma bakıyordu ;Edward’ın odaklanmış yüzüne. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Kaç kere Edward’ın mucizenin üstündeki güzel yüzüne dik dik bakmıştım? Kaç saat-gün, hafta----? Suratı tanıdığım en muhteşem surattı. Benim dünyamdaki şüphesiz fiziksel tek şey şuydu: Edward’ın kusursuz suratı. Bir anda gözüm bir şey görmeden vücudum hareket etti. Bir anda ayakta durduğumu fark ettim. Edward’a dik dik ve hareketsizce bakmaya devam ettim. Yavaşça masanın etrafında ilerledi --adımları yarım saniye aralıklarla birbirini takip ediyordu---eli hareketsizce gerildi. Onun yürüyüşündeki zarafeti yeni ilgin gözlerimden seyrediyordum. ‘’Bella?’’ diye yavaşça ve sakinlikle sordu, ama , adımı söyleyişinde bir kaygı vardı. Kadife sesindeki kaygıyı duyunca hemen cevap vermek istemedim. Bu en güzel sesti , tek enstürmanla oluşturulan bir senfoninin sesiydi onun sesi. ‘’Bella, aşkım? Çok üzgünüm , bunun kafanı karıştıracağını biliyorum. Ama çok iyisin. Her şey yolunda.’’ Her şey? Aklım hızlıca insan olarak geçirdiğim son saatlere döndü. Daha önceki anılarım bulanıktı tıpkı koyu bir cismi araya koymuş gibi –çünkü benim insan gözlerim yarı kördü. Her şey net gözükmüyordu. Edward her şeyin iyi olduğunu söylüyordu ama bu Renesmee’ yi de kapsıyor muydu? Neredeydi? Rosalie’yle birlikte miydi? Onun suratını hatırlamaya çalışmaktan yoruldum --- onun çok güzel olduğunu biliyordum---ama onu insan hafızamla hatırlamaya çalışmak beni kızdırıyordu. Onun yüzü karanlığı örtüyordu , aydınlığı ile rahatsız ediciydi….. Peki ya Jacob? O iyi miydi? Benim güçlükle-uzattığım en iyi arkadaşım benden nefret mi ediyordu? Sam’in sürüsüne geri mi dönmüştü? Peki ya Seth ve Leat? Cullen’ların emniyeti, yada benim değişimimim yüzünden sürüyle savaşılacak mıydı? Edwar’ın güvenilir sözü hepsini kapsıyor muydu? Yoksa sadece beni sakinleştirmek için mi öyle söylemişti? Ve Charlie? Ona olanları nasıl söyleyecektim? Yanmaya başladığımdan beri mutlaka beni aramıştı. Nasıl anlatacaktım? Bana ne olduğunu düşünüyordu? Saniyenin ufak bir diliminde ilk önce hangi soruya cevap arayacağımı düşündüm , Edward kararsızca uzandı ve parmak uçlarıyla yanağımı okşadı. Saten kadar düzgündü, kuş tüyü kadar yumuşaktı ve derimin sıcaklığına baktı. Dokunuşu, yüzümün kemiklerinden geçerek, vücudumun yüzeyini temizliyor gibiydi. Hissi beni renklendirdi, elektriklendirdi---dokunuşunu kemiklerimde, belkemiğimin aşağısında hissettim ve karnım ürperdi. Ben yeni doğmuş bir vampirdim. Susuzluğun boğazımı yakması buna bir kanıttı. Yeni doğmuş bir varlığın nelere ihtiyaç duyduğunu biliyordum. İnsan heyecanlılığım ve istekliliğim beni şimdi bu forma getirdi ama baştaki o kötü hissi çekmeye de razı oldum. Susuzluk hariç. Bu bir bedeldi. Bu konuda anlaşmıştım. Edward benim konuşmamı bekleyerek, mükemmel kaşlarını çattı. Kollarımı etrafına sardım. Buna rağmen hareketsiz duruyordu. Bir an ben heykel gibi kaldım ; aynı anda o da bana sarıldı. Ilıktı--- yada soğuktu, bu bana kalmıştı. Hoş ve tatlı kokuyordu, bu kokuları gerçekten eski insan duyularımla alamazdım. Suratımı onun yumuşak göğsüne bastırdım. Ardından onun duruşu rahatsızlaştı. Benim sıkı sarılmamdan dolayı uzağa dayandı. Suratına dik dik, şaşkınlıkla ve korkuyla baktım. ‘’ Um…dikkat et Bella.Ow’’(bu kısmı nasıl çevireceğimi bilemedim ama sanırım ‘ah’ olabilir) Kollarımı hızla uzaklaştırdım, olayları anlayana kadar sırtımda kavuşturdum. Ben çok güçlüydüm. ‘’ Ooopss,’’ diye dudaklarımı kımıldattım. Eğer kalbim hala atıyorsa, bana o kalbimi durduracak gülüşünü yaptı. ‘’ Panik yapma, aşkım’’ dedi, ellerini dudaklarıma dokunmak için kaldırırken. ‘’ Sadece benden bir an için daha güçlüsün.’’ Kaşlarım çatıldı. Edward ‘dan daha güçlüydüm. Ona ‘ow’ dedittirmiştim. Elleri yine yanağımı okşuyordu, ve ben bütün sıkıntımı unuttum. Edward’ın bana söylediği bir şeyi hatırladım,---- sesi kafamın içinde gölgelerle kristallerin karşılaştırılması gibi, müzik kadar netti. Şu anda duyuyordum-------onların türü, bizim türümüzün kafası kolayca karışabilirdi. Nedenini öğrenecektim. Odaklanmaya çalıştım. Bir şeyler söylemek zorundaydım. Bu en önemli şeydi. Çok dikkatlice, dikkatim hareketlerimden anlaşılıyordu, sol elimi arkamdan ayırıp yanağına dokunmak için kaldırdım. Gözümü gözlerine dikip baktım ve kendi sesimi ilk defa duydum. ‘’Seni seviyorum’’ dedim, ama ses tonum şarkı gibi çıktı. Sesim, titrek ışıktaki bir parıltı gibi çınladı. Cevap vermek içinki gülüşü; insan olduğum zamandan daha çok gözlerimi kamaştırdı; şimdi gerçekten görebiliyordum. ‘’Bende seni seviyorum’’ dedi bana. Yüzümü ellerinin arasına aldı ve yüzünü bana yaklaştırdı----- yavaş olması bana dikkatli olmam gerektiğini hatırlattı. Beni önce yumuşak bir fısıltı gibi öptü ardından aniden güçlendi ve vahşileşti. Ona karşı kibar olmam gerektiğini hatırladım ama bir şeyi hatırlamak ve uygulamak gittikçe güçleşti. Sanki beni daha önce hiç öpmemişti----sanki bu bizim ilk öpücüğümüzdü. Ve gerçekte beni daha önce hiç bu şekilde öpmemişti. Beni neredeyse suçlu hissettirecekti. Elbette benim de çiğnediğim kurallar vardı. Böyle bir şeye daha önce izin vermezdim. Oksijene gerek duymamama rağmen nefesim tıpkı yanarken olduğu gibi hızlanmıştı )sanki yarışıyordu. Bu yanmanın farklı bir çeşidiydi. ( Birisi boğazını temizledi. Emmett.Onun şaka yaptığında yada kızdığında, derinden çıkan sesinden tanıdım. Yalnız olmadığımızı unutmuştum. Edward’ın diğer tarafına doğru tamamen arkadaşça eğildim. Utandım, ve bir anda diğerlerinden uzağa doğru yarım adım attım. Edward kıkırdadı ve benim yanıma geldi , kollarını belime sardı. Suratı kızardı--- sanki ateş yanarak onun beyaz suratında parladı. Zaten gereksiz olan nefesimi yatıştırmaya çalıştım. Öpücük nasıl da değiştirmişti! Okuduğum surat ifadesini insanken gördüklerimden hatırladığım kadarıyla karşılaştırdım. Azıcık…kendini beğenmiş görünüyordu. ‘’ Beni bütünüyle ele geçirdin’’ onu yeni etkileyici ses tonumla suçladım.(burada singing voice diyordu ama bir türlü türkçeye çeviremedim.), Güldü ‘’ bu kaçınılmaz bir şeydi. ‘’ diyerek bana hatırlatma yaptı. ‘’ seninde benden aşağı kalır yanın yoktu,’’ diyerek tekrar güldü. Kaşlarımı çattım ve Edward gülümsedi. Carlisle Emmet’in arkasından çıktı ve bana doğru hızlıca ilerledi: gözleri tedbirli bir şekilde bakıyordu ve ayak sesleri Jasper’ınkileri gölgede bırakıyordu. Daha önce Carlisle’nin suratını hiç bu kadar detaylı incelememiştim. Gözlerimi kırpıştırmak için acayip bir istek duydum – tıpkı bir güneş görmüş gibiydim. (vampir görüşü) ‘’Kendini nasıl hissediyorsun Bella?’’ diye sordu Carlisle. Bunu atmış-dört saniye boyunca düşündüm. ‘’ Boğulmuş gibi. Bu çok…’’ devam edemedim, yine, yeni, zil-tonundaki sesimi dinliyordum. ‘’ Evet , bu bütünüyle kafa karıştırıcı. ‘’ Başımı aşağı yukarı hızlıca salladım. ‘’ Ama yine de kendim gibi hissediyorum. Kendi türümdenmiş(insan) gibi. İşte bunu anlamadım. ‘’ Edward belimi hafifçe sıktı. ‘’ Sana söylemiştim. ‘’ diye fısıldadı. ‘’ Oldukça kontrollüsün.’’ Dedi Carlisle derin düşüncelere dalarken. ‘’ Kendini buna hazırladığın için bizden daha kontrollüsün.’’ Bu vahşi ruh hali hakkında düşündüm, zorlukla konsantre olunuyordu ve fısıldadım, ‘’Bundan pek emin değilim. ‘’ Ciddi bir şekilde başını salladı ve sonra gözleri merakla parladı. ‘’ Bu sefer morfin kullandık ama Değişim süreciyle ilgili neler hatırlıyorsun, söyle bana ? ‘’ Bir an duraksadım, Edward ‘ın heyecanlı nefesi tekrar yanağımı okşadı, hissi tenimi elektriklendirdi. ‘’ Her şey önce çok…bulanıktı. Bebeğin nefes alamadığını hatırlıyorum…’’ Edward’a baktım ve bir an için korktum. ‘’ Renesmee sağlıklı ve iyi. ‘’ diye söz verdi , parıltılı gözlerini daha önce hiç böyle görmemiştim. Renesmee ‘nin adını söylerken çok heyecanlıydı. Saygıyla söyledi. Sanki dindar insanların Tanrı’dan bahsetmesi gibiydi. ‘’ Ondan önce ne hatırlıyorsun? ‘’ Odaklandım. Asla iyi bir yalancı olamamışımdır. ‘’ Hatırlaması çok zor. Önce her şey karanlıktı. Ve sonra… gözlerimi açtım ve her şeyi görebiliyordum’’ ‘’ Şaşırtıcı , ‘’ diyerek Carlisle soluklandı , gözlerinde ışık yanmıştı. Hayal kırıklılığı ile bana baktı ve ben yanaklarımın kızarıp beni ele vermesi için bekledim. Ve sonra artık suratımın kızaramayacağını hatırladım. Belki de Edward gerçeği benden saklamıştı. Her şeye rağmen Carlisle’ye gerçekleri anlatacaktım. Bir gün. Eğer o zamana kadar başka birisini vampir yapmaya ihtiyaç duyarsa. Bu ihtimal çok olasıksız gibi gözüküyordu , hangisi beni daha yalancı hissettiriyordu? ‘’ Düşünmeni istiyorum---hatırladığın her şeyi bana anlatmak için ‘’ Carlisle heyecanlıydı ve suratımı buruşturmanın yardımı olmayacağını biliyordum. Yalan söylemek istemiyordum çünkü suratım beni ele veriyordu. Ama yanma hissi hakkında da konuşmak istemiyordum. İnsan hatıralarımdan farklı olarak bu bölüm çok netti ve bu bölümü çok doğru bir şekilde hatırlayabileceğimi biliyordum. ‘’ Oh, çok üzgünüm, Bella,’’ diyerek Carlisle hemen özür diledi. ‘’ Elbette susuzluğun seni rahatsız ediyordur. Bu konu bekleyebilir.’’ Edward’ın elleri düştü ve öteki elimi nazikçe tuttu. ‘ ‘’Avlanmalıyız, Bella.’’ Gözlerim kocaman açıldı ve şok beni yavaşça geçmiş olan susuzluğumdan vurdu. Ben? Avlanmak? Edward’la? Ama …. Nasıl? Nasıl yapılacağını bilmiyordum. Vermiş olduğum alarmı görmüş olmalı ki cesaret verici bir şekilde gülümsedi. ‘’ Çok kolaydır, aşkım. Tamamen içgüdüseldir. Kaygılanma, sana göstereceğim.’’ Hareket edemedim ve bana çarpık gülümsemesini yaptı ve kaşlarını kaldırdı. ‘’ Beni avlanırken görmeyi çok istediğini sanıyordum .‘’ ‘’ Gidelim mi ?’’ diye sordu Edward. Hareketsizce duran boynuma elini koymak için kaldırdı. Parmakları yukarıdan aşağı doğru boğazımı okşuyordu. ‘’ Canının yanmasını istemiyorum.’’ Diye ekledi sessiz bir mırıltıyla. Bir şeyler dikkatle dinlememi engelliyordu artık. ‘’ Ben iyiyim,’’ dedim. ‘’ Bekle. Bir şey isteyeceğim.’’ Bunu çok istiyordum. İstediğim şey bu ağrıdan çok daha önemliydi. Soruma Carlisle cevap verdi. ‘’ Evet?’’ ‘’ Onu görmek istiyorum. Renesmee’yi’’ Adını söylemek tuhaf bir şekilde zordu. Benim kızım ; düşünmesi dile getirmekten daha zordu. Her şey çok uzak gibi gözüküyordu. Üç gün önce nasıl hissettiğimi hatırlamaya çalışmaktan yoruldum ve otomatik olarak, ellerimi Edward’ın ellerinden çektim ve karnımın üzerinde koydum. Pürüzsüzdü . Boştu. Soluk ipeğin derimi kapladığını hatırladım, tekrar panikledim , ben o sırada daha önemli şeyler ile meşgulken Alice beni giydirmek zorundaydı. İçimde hiçbir şeyin olmadığını biliyordum ,ve kanla kaplandığımı bulanık bir şekilde hatırladım ama bu kadar çok kanın dökülmesi bana çok zarar vermişti. İçimdeki küçük dürtücüyü hatırladım. Dışımdaki halini hatırlayamıyordum, hayal etmek zorundaydım. Bu karışık düşünceler içinden çıkmaya çalıştım ve Edward ve Carlisle’yi birbirlerine dikkatle bakarlarken gördüm. ‘’ Ne?’’ dedim sadece. ‘’ Bella,’’ dedi Edward sakinleştirmeye çalışarak. ‘’ Bu iyi bir fikir değil. O yarı insan ,aşkım. Kalbi atıyor, damarlarında kan dolaşıyor. Kontrolünü kaybetmemen için susuzluğunu gidermek gerekli… Onu tehlikeye sokmak istemezsin, değil mi?’’ Kaşlarımı çattım. Elbette ki böyle bir şeyi istemiyordum. Kontrolümü kaybedecektim? Kafa karıştırıcı ama ,evet. Ama tehlikeli? Onun için? Kızım için? Bu soruya olumlu cevap vermeyeceğim. Sabırlı olacağım. Kolay gibi geliyordu. Çünkü onu tekrar görünceye kadar, gerçek olacağına inanmayacaktım. Sadece yabancı…harika bir rüya… ‘’ O nerede? ‘’ zorlukla dinledim ve ardından yerin aşağısında kalp atışları duyabildim. Bundan daha fazlasını da duydum; birisi nefes alıyordu , sessizce hepimiz dinledik. Bu ses tıpkı kanat çırpma gibiydi… Kalp atışlarının sesi çok hoştu ve ağzım sulanmaya başlamıştı. Kesinlikle onu görmeden önce avlanmayı öğrenecektim. ‘’ Rosalie onunla mı? ‘’ ‘’Evet.’’ Dedi Edward , tıpkı bir şeyler görmüş ve telaşlanmış gibi bir ses tonu vardı. Rose ve o sanırım birbirleri ile bir uyuşmazlık içerisindeydi. Yine bir düşmanlık mı patlak vermişti? Bunları sormadan önce , o elimi karnımın üzerinden çekti ve kibarca tuttu. ‘’ Bekle.’’ Diye tekrar protesto ettim, odaklanmaya çalışıyordum. ‘’ Jacob’a ne oldu? Ve Charlie’ye? Bana kaçırdığım her şeyi anlatmanı istiyorum. Ne kadar süredir ben…kendimde değildim? ‘’ Edward son kelimemdeki duraksamayı fark etmemiş gibiydi. Onun yerine, Carlisle’ ye tedbirlice bir bakış attı. ‘’ Neler yanlış gitti?’’ diye fısıldadım. ‘’ Yanlış giden bir şey yok,’’ diye cevapladı Carlisle, son kelimeyi çok tuhaf söylemişti. ‘’ Çok fazla şey değişmedi, aslında --- sadece iki gündür kendini bilmeden yatıyorsun. Bu çok hızlıydı, yani çok bir şey değişmedi. Edward çok iyi bir iş çıkardı. Çok dahiceydi--- zehiri kalbine enjekte etmek onun fikriydi.’’ Oğluna gururlu bir şekilde gülümsemek için durakladı ve ardından iç çekti. ‘’ Jacob hala burada, ve Charlie hala senin hasta olduğunu sanıyor. Senin şu anda CDC ‘de test yaptırmak için Atlanta’da olduğunu düşünüyor. Ona farklı bir numara verdik ve numara boşa çıktığı için Esme’yle konuştu.’’ ‘’Onu aramalıyım… ‘’ diye mırıldandım kendime yeni sesimi duyarken. Sesimin farkına varmamıştı. Ve sonra ilk söylediği sürpriz beni rahatsız etti. ‘’ Bekle—Jacob hala burada mı?’’ Diğerleri kendi aralarında bakıştılar. ‘’ Bella, ‘’ dedi Edward aceleyle. ‘’ Bunu sonra tartışırız. Önce seninle ilgilenmeliyiz. Acı çekiyor olmalısın…’’ Bana bunu söylemesiyle boğazımdaki yanmayı hatırladım ve sarsıcı bir şekilde yutkundum. ‘’ Ama Jacob---‘’ ‘’Her şeyi konuşmanın bir zamanı vardır, aşkım’’ diyerek bana kibarca hatırlattı. Elbette. Bu küçük açıklamayı kolayca anlayabildim ama yine de aşırı acı ve yakıcı susuzluk bütün konsantrasyonumu alıp götürüyordu. ‘’ Tamam.’’ Dedim. ‘’ Bekle ,bekle , bekle.’’ Diye bağırdı Alice kapı aralığından. Odayı dans eder gibi geçti. Carlisle ve Edward ile birlikte, şimdi de Alice’in suratına bakınca bir şok hissettim. Çok harikaydı. ‘’ İlk seferinde orda olabileceğime dair söz vermiştin. Bunu daha fazla geciktiremezsin’’ ‘’Alice---‘’ dedi Edward itiraz ederek. ‘’Yanlızca birkaç saniye alacak!’’ ve bununla birlikte, Alice ok gibi odadan fırladı. Edward iç çekti. ‘’ Neden bahsediyordu?’’ Ama Alice Rosalie’nin odasındaki aynayı kucaklamış halde hemen döndü. ‘’Edward düğünden önce kendini aynada görmemen gerektiğini söyleyerek beni üzmüştü,’’ dedi Alice, dikkatimi kendi korkunç sevgilisinden çekmeye çalışarak. ‘’tekrar beni çiğneyemeyeceksin.’’ ‘’Çiğnemek mi?’’ Edward kuşkuyla sordu, bir kaşı yukarı kalkmıştı. ‘’ Belki biraz fazla abatmış olabilirim.’’ Diyerek homurdandı Alice, aynayı suratıma döndürmeden önce. ‘’ Ve belki de abartmaktan çok hoşlanıyorsun Alice.’’ Dedi Edward. Alice Edward’a göz kırptı. Şu anda konsantrasyonumun küçük bir bölümü beni başka bir yere bakmaya zorluyordu. Aynadaki muhteşem şey benim dikkatimi çekmişti. İlk tepkim düşüncesiz zevklerimdi. Aynanın arkasındaki yabancı şüphesiz Alice yada Esme kadar güzeldi. Duruşu çok güzeldi ve mükemmel suratının tıpkı bir ay gibi olan solukluğu , koyu ve gür saçlara karşı geliyordu. Kolları ve bacakları düzgün ve güçlüydü, derisi ustaca parlıyordu, tıpkı bir inci gibi. Son tepkim dehşetti. Bu kimdi? İlk bakışta, suratımı bu kadar kusursuz ve düzgün düşünemiyordum. Ve gözleri! Her şeye rağmen gözlerinin dehşet saçacağını biliyordum. Tüm bu zamanda inceledim ve öne doğru uzandım, suratı kusursuz bir şekilde meydana gelmişti, tıpkı tanrıça gibi oyulmuştu , içimdeki karışıklık suratıma yansımıyordu. Ve dudakları kıpırdadı. ‘’ Gözler?’’ diye fısıldadım, ‘gözlerim’ den bahsederken. ‘’Ne kadar zaman?’’ ‘’ Birkaç ay ilk önce kararacak. ‘’ dedi Edward yumuşak ve güven veren bir ses tonuyla. ‘hayvan kanı rengini insan kanından daha fazla açacak. İlk önce kehribar rengi ardından da altın rengine dönecek.’’ Gözlerim birkaç ay boyunca böyle saldırgan bir kırmızı mı olacaktı?şey net gözükmüyordu. ‘’ Birkaç ay?’’sesim stresli bir şekilde yükselmişti. Aynadaki muhteşem kaşlar o parlak koyu kırmızı gözlerin üzerinden inanamayarak yükseldi---daha önce hiç bu kadar parlak gözler görmemiştim. Jasper benim ani kaygım yüzünden öne doğru bir adım attı. Sadece genç vampirlerin çok sağlıklı olduğunu biliyordu; benim duygularım bir istisna mıydı? Kimse soruma cevap vermedi. Edward ve Alice’e doğru baktım. Her ikisinin de gözleri bana bakmıyordu --- Jasper’ın huzursuzluğuna tepki veriyorlardı. Onları dinledim çünkü verecekleri en yakın tepkiyi ölçmeye çalıştım. Başka bir şey daha duyuluyordu, gereksiz nefeslerimiz. ‘’Hayır, ben iyiyim.’’ Diye onlara söz verdim. Yabancı gözlerim aynanın arkasında titredi. ‘’ Bu sadece… neyse kabullendim.’’ Jasper kaşlarını çattı, dikkat çeken gözlerinin üzerinde yara izi gibi duruyorlardı. ‘’ Bilmiyorum,’’ diye homurdandı Edward. Aynadaki kadın da kaşlarını çattı. ‘’ Hangi soruyu kaçırdım?’’ Edward sırıttı. ‘’ Jasper bunu nasıl yaptığını merak ediyor.’’ ‘’ Neyi nasıl yaptığımı?’’ ‘’ Duygularını nasıl kontrol ettiğini, Bella.’’ Diye cevap verdi Jasper. ‘’Daha önce bir yeni doğanın bunu yaptığını görmemiştim--- duygularını durdurmak iz bırakır. Sen alt üst oldun, ama ne zaman bizim hakkımızda endişelendin,işte o zaman dizginleri eline aldın, eski gücüne tekrar kavuştun. Sana yardım etmeye hazırdım, ama buna ihtiyacın yok.’’ ‘’Bu kötü mü?’’ diye sordum. Vücudum otomatik olarak onun söyleyeceği cevabı beklerken donmuştu. ‘’Hayır,’’ dedi, ama sesi pek emin değilmiş gibi çıktı. Edward elini koluma doğru hızlıca değdirdi. ‘’ Bu çok etkileyici,Bella, ama biz bunu anlayamadık. Ne kadar süre kontrol altında duracağını bilmiyoruz.’’ Saniyenin ufak bir diliminde iyice düşündüm. Her hangi bir saniyede bir anda tükenecek miydim? Bir canavara mı dönüşecektim? Hangi hissin gelebileceğini bilmiyordum…. Belki beklemekten başka çare yoktu. ‘’Ama ne düşünüyorsun?’’ diye sordu Alice, sabırsızlıkla aynayı işaret ederken. ‘’Emin değilim,’’ diye lafı dolandırdım, korktuğumu itiraf etmek istemiyordum. Korkutucu gözlerle aynadaki güzel kadına gözümü dikip baktım, vücudumu inceledim. Dudakları çok biçimliydi--- muhteşem dudaklar. Denemek için elimi kaldırdım, ve aynadaki kadın da aynısını yaptı, o da suratına dokunuyordu. Koyu kırmızı gözleri dikkatle beni seyrediyordu. Edward iç çekti. Tek kaşımı kaldırdım ve aynadan ona bakmak için döndüm. ‘’ Düş kırıklığına mı uğradın?’’ yeni muhteşem sesimle umursamazca sordum. Güldü. ‘’ Evet,’’ diye itiraf etti. Hissettiğim şoku suratımdan belli etmemek için yok etmeye çalıştım ve anında canımı acıttı. Alice hırladı. Jasper tekrar öne doğru atıldı, benim tükenmemi bekliyordu. Ama Edward onlara aldırmadı ve kollarını benim yeni soğuk vücuduma doladı, dudakları yanağımın yanındaydı.’’Aklından geçenleri duyabilmeyi umuyordum, bu konuşma bana tanıdık geldi,’’diye mırıldandı.’’ Ama şimdiye kadar ki en sinir bozuk bir şekilde kafanın içinde ne olduğunu merak eder halde yine buradayım.’’ Hemen daha iyi hissettim. ‘’ Oh, şey’’ dedim düşüncelerimi hala okuyamadığından rahatlayarak ‘’ Sanırım beynim asla doğru çalışmayacak. En azından güzelim.’’ Bu yerinde ve basit bir şakaydı, ona düzgün bir çizgide ayak uydurdum. Kendi kendime. Edward kulağıma doğru hırladı. ‘’ Bella sen asla yalnızca güzel olmadın,’’ Ve sonra suratını benimkinden uzaklaştırdı ve iç çekti. ‘’Peki, peki,’’ dedi birisine. ‘’ Ne?’’ diye sordum. ‘’Jasper ‘ı artık sinirlendirmeye başladın. Sen avlanırsan rahatlayacak. ‘’ Jasper’ın kaygılı yüz ifadesine baktım ve başımı salladım. Eğer olacaksa, kontrolümü burada kaybetmek istemiyordum. Ağaçların orada olmak burada olmaktan iyiydi. ‘’Tamam, hadi avlanalım,’’ diye anlaştım bu korku verici olay için. Resmen midem titredi. Edward kollarını etrafıma sardı, bir elini tuttum ve arkamı aynadaki yabancı ve güzel kadına döndürerek beni kendine çekti.
ilaydædward
ilaydædward
İnsan
İnsan

Mesaj Sayısı : 214
Reputation : 1
Kayıt tarihi : 13/07/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz