Twilight
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 28 (Gelecek)

Aşağa gitmek

Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 28 (Gelecek)  Empty Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 28 (Gelecek)

Mesaj tarafından ilaydædward Cuma Tem. 23, 2010 8:57 pm






Breaking Dawn-Şafak Vakti Türkçe Çeviri Bölüm 28 (Gelecek)

Carlisle ve Edward, Irina’ya, onun izi sesin içinde yok olmadan önce yetişememişlerdi. Irina’nın izinin düz bir çizgi alıp almadığını görmek için öteki kıyıya doğru yüzdüler, fakat doğu kıyısı yönünde de miller boyunca onun izninden hiçbir kalıntı yoktu. Tüm bunlar benim hatamdı. Alice’in de gördüğü gibi, sadece Jacop ile olan arkadaşlığım onu öfkelendirdiğinden Cullenlerle barış yapmak için gelmişti. Onu daha önceden, Jacob değişmeden evvel, fark etmiş olmayı dilerdim. Başka bir yere avlanmak için gitmeyi dilerdim. Yapabilecek çok fazla bir şey yoktu. Carlisle, düş kırıklığı yaratan haberler için Tanya’yı aradı. Tanya ve Kate düğünüme gelmeye karar verdikleri zamandan beri Irina’yı görmemişlerdi ve Irina’nın bu kadar yakına gelip hala eve dönmemiş olmasından dolayı sarsılmışlardı. Kız kardeşlerini kaybetmek onlar için hiç kolay değildi, fakat bu geçici bir ayrılık olabilirdi. Bunun, yüzyıllar önce annelerini kaybetmiş olmalarına dair zor hatıraları tekrar canlandırıp canlandırmadığını merak ettim. Alice Irina’nın yakın geleceğine göz gezdirdi, hiçbir şey yeterince somut değildi. Fakat, Alice İrina’nın en azından Denali’ye gitmediğini görüyordu. Fotograf belirsizdi. Alice’in net olarak tek gördüğü şey, İrina’nın çok kızgın olduğuydu. Hangi yöne gideceği konusunda ise bir türlü karar veremiyordu. Kuzeye? Doğuya? Günler geçti ve tabiki ben hiçbir şeyi unutmamıştım, İrina ve acısı aklımın bir kenarına oturmuştu. Fakat şu an için düşünecek çok daha önemli şeyler vardı. Birkaç günlüğüne İtalya’ya gitmek için buralardan ayrılacaktım ve geri döndüğüm zaman, hepimiz Güney Amerika’da tatilde olacaktık. Şimdiden, her bir detayın üzerinden en az 100 kez geçilmişti. Ticunas ile seyahatimize başlayacak, efsanelerinin merkezinde olacaktık. Jacop’ın da bizimle gelebileceği kabul görmüştü ve planlara dahil olmuştu. Vampirlere inanan insanların her hangi bir ofus’a ( ofus ne demek diye internette araştırma yaptığımda, kıllı, altı bacaklı, küçük gözlü ve büyük burunlu efsanevi bir yaratık olarak yazıyordu) vampir hikayelerini anlatmaları olasılık dahilinde değildi. Şayet Ticunas’ta hiçbir şey öğrenemezsek, araştırma yapabilmek için yakınlarda başka bir çok kabile vardı. Carlisle’ın oralarda çok eskiden beri tanıdığı Amazon ( yerli kadın savaşçılar) arkadaşları vardı. Şayet onları bulabilirsek, bize aktarabilecekleri bir çok bilgileri olacaktı. Ya da en azından cevapları nerede bulabileceğimizi gösterebilirlerdi. Araştırmalarımızın ne kadar sürebileceğini öğrenmemizin ise hiçbir yolu yoktu. Charlie’ye henüz bu uzun seyahatten bahsetmemiştim. Edward ve Carlisle konuşmalarına devam ederken, ben Charlie’ye ne söyleyeceğim konusunda endişeniyordum. Ona bu plandan nasıl bahsedecektim? İçimden bu tartışmaya devam ederken, Renesmee’ye gözlerimi dikerekten baktım. ( Renesmee salonda uyuyor bu kez) Öte yandan, Emmett ve Jasper oradaki avlanma olasılıkları konusunda oldukça heyecanlıydılar. Amazon ortamı bize normal av ortamımıza göre değişik gelecekti . Örneğin, panterler, jaguarlar gibi. Emmet’in bir anakonda ile gürüşmek konusunda bir fantezisi vardı. Esme ve Rosalie ise yanlarında neler götüreceklerini planlıyorlardı. ( Bu kısmı kısa geçiyorum ) Alice o esnada odada geziniyor, eşyaları düzeltiyor ve Bella onun Güney Amerika’da onları neler beklediğini önceden görmek için geleceği taradığını farkediyor ve birden Alice, yerini düzeltmek için eline aldığı Esme’nin kristal vazosunu elinden düşürüyor ve tüm gözler Alice’ dönüyor) Benim ilk tahminim Alice’in bize bir çeşit şaka yaptığı oldu. (buraya kadarını bernolli çevirdi, çeviri için teşekkürler ) Onun, o emin parmakları vazoyu nasıl düşürebilirdi ki? Şimdiye kadar bir vampirin yere bir şey düşürdüğünü hiç görmedim. Gözleri geleceğe kilitlenmişti, onun gözlerine bakmak manzaradan iç taraftan dışarıya bakmak gibiydi. Umutsuzluğa boğuldum. Arkamdan Edward’ın solumasını duydum. ‘Ne’ Jasper homurdandı. Alice’i omuzlarından tuttu ve onu salladı. ‘’Ne gördün Alice?’’ Esme, Carlisle ve Rose sessizce bekliyorlardı. ‘Alice?’ dedi Jasper endişeyle. Alice ve Edward aynı anda ‘Onlar bizim için geliyorlar, hepsi’ dediler senkronize bir şekilde. Sessizlik oldu. En çabuk anlayan bendim çünkü sözcükleri bana kendi görüşümü hatırlattı. Bir rüyanın uzak, belirsiz görüntüleriydi. Zihnimde yarı unutulan insan kabusumun görüntüsünü gördüm. (burada insanken gördüğü kabusları hatırlıyor.) Reneesme’yi kollarıma alıp onu saklamak, korumak, onu görünmez yapmak istedim. Yeni doğan bir vampir olduğumdan beri ilk defa kendimi buz gibi hissettim. Donmuş, taş gibiydim. ‘Volturi’ dedi Alice inleyerek. ‘Hepsi’ dedi Edward. "Niye"? Alice, kendine fısıldadı. "Nasıl"? "Ne zaman"? Edward, fısıldadı. "Niye"? Esme, yankılandı. "Ne zaman"? Jasper inledi. Aynı anda. Alice, gözünü kapatmadı, ağzı onun dehşet ifadesini bekledi. ‘Uzun değil’ dediler Alice ve Edward aynı anda. Sonra Alice yalnız konuşmaya devam etti: ‘ Ormanda kar vardır, şehirde kar yağıyor, bir aydan kısa sürede’ dedi. ‘Neden?’ dedi Carlisle. Bu sefer tek soran kişi oydu. ‘Gelmek için mutlaka bir sebepleri olmalı’ dedi Esme. ‘ Belki de görmek..’ ‘Bu Bella için değil’ dedi Alice. ‘Onlar bütünüyle birlikte geliyorlar, Aro, Caius, Marcus, hatta kadınlar bile ‘ ‘Kadınlar asla kuleyi bırakmazlar’ dedi Jasper. ‘Asla, güney isyan sırasında bırakmadılar, hatta Romalıların onları devirmeye çalıştıklarında bile, ölümsüz çocukları avlıyor olduklarında bile kuleyi bırakmadılar, asla’ dedi. ‘Onlar şimdi geliyor.’ Edward fısıldadı. ‘ Ama neden?’ Carlisle tekrar sordu. Carlsile’ın sorusunun cevabını biliyordum.. gelmelerinin sebebi Reneesme’ydi, eminim. Ben bir şekilde onların Reneesme için gelecek olduklarını biliyordum. Bilinçaltım daha önceden beni uyarmıştı, Reneesme’ye hamile olduğum zamanlarda. Ve bir şekilde ben her zaman Volturi’nin benim mutluluğumu almaya gelecek olduğunu biliyordum. ‘Geri dön Alice’ diye yalvardı Jasper. ‘ Daha fazla bakma, arama onların geleceğini’ (burada Alice, geleceğe bakmasın diye yalvarıyor) ‘Nerden geldiğini bilmiyorum Jazz, onların ya da bizim geleceğimize bakmıyordum. Ben sadece Irına’ya bakıyordum.’ Dedi Alice. Alice’in gözleri aramaya devam etti. Birden durdu ve başını yukarı kaldırdı. O sırada Edward’ın soluğunu duydum. ‘O, onlara gitmeyi kararlaştırdı’ dedi Alice. ‘Irina Volturi’ye gitmeyi kararlaştırdı, ve onlar sonra kararlaştıracak… Sanki onu bekliyor gibiler. Kararları zaten verilmiş gibi, sadece onun gelmesini bekliyorlar. ‘ dedi. Olanları sindirmemiz için yeniden sessizlik oldu. Irına, Volturi’ye ne söyleyecekti ki Alice’in gördüğü gibi sonu kötü sonuçlanacaktı? ‘Onu durdurabilir miyiz?’ diye sordu Jasper. ‘Hiçbir yolu yok, o neredeyse orada’ dedi Alice. ‘O ne yapıyor?’diye soruyordu Carlisle. Ama ben şimdi konuşmaya dikkat etmiyordum zihnimdeki resme odaklanmıştım. Irına’nın bizi gördüğü anı düşünüyordum. Ne görmüştü? Çok iyi arkadaş olan bir vampir ve kurt adam görmüştü. Ben bu şekilde düşünmüştüm o an, ama onun gördüğü sadece bu değildi. O bir çocuk görmüştü, çok güzel, zarif bir çocuk ve bir insan çocuktan daha fazlası… Irına, öksüz kardeşler.. Carlisle, Volturi’nin adaleti yüzünden Irına,Tanya ve Kate’in annelerini kaybettiğini söylemişti. (bu cümleyi tam anlamadım ama sanırım böyle.) Sadece yarım dakika önce Jasper demişti ki, onlar ölümsüz çocukları avladıkları zaman bile bayanlar kulayi bırakmamıştı, demişti. Ölümsüz çocuklar-sözü edilemez kötülüklerin sebebi, rezalet, tabu… Irına o gün bunu gördüğünü nasıl düşünebilirdi? Tabi çünkü o Reneesme’nin kalbinin sesini duyacak kadar yakın değildi, ondan yayılan sıcaklığı hissedecek kadar, pembe yanaklarını görecek kadar yakın değildi.. Sonuçta Cullenlar kurt adamlarla birleşmişti. Irına’nın bakış açısından bu belki hiçbir şeyin bizden öte olmadığını ifade etti. Irına, Laurent’e olanlardan sonra, Cullenları teslim etmenin onun vazifesi olduğunu düşünmüş olmalı, anlaşılan onun vicdanı yüzyıllardır süren arkadaşlıktan daha ağır basmış.. Ve ihmalin bu türüne, Volturi’nin kararı kesindi, zaten bu şimdiden kararlaştırılmıştı. Ben Reneesme’ya bakmak için döndüm, uyuyordu.. Alçak sesle ‘Irına’nın bu öğleden sonra görmüş olduğu şeyi düşün’ dedim. Emmett’in sözünü keserek.. ‘ Reneesme neye benziyordu? ‘ (burada Bella kendi düşüncelerini diğerlerine anlatmak için Reneesme’nin ölümsüz çocuklara benzeyip benzemediğini anlatmaya çalışıyor.) Herkes ne demek istediğimi anlamıştı ve yine bir sessizlik oldu.. ‘Ölümsüz bir çocuk’ Carlisle fısıldadı. Edward’ın benim yanımda diz çöktüğünü fark ettim, kollarını ikimize sardım.. ‘Ama o yanılıyor’ devam ettim ‘Reneesme diğer çocuklara benzemiyor, onlar donduruldu ama Reneesme her geçen gün biraz daha büyüyor, onlar kontrolsüz ama Reneesme öyle değil o asla Charlie’yi ya da Sue’yu yaralamaz, hatta onların olduğu yerlerde kendini kontrol eder, o şimdiden yetişkinlerden bile daha kontrollü, ortada hiçbir neden yok.’ Ben çok konuştum, derin bir nefes aldım birinin konuşması için bekledim haklı olduğumu biliyorlardı uzun bir süre kimse konuşmadı ve sesim sessizliğe gömüldü. Sonra Edward bana fısıldadı: ‘Bu onlar için bir çeşit suç,aşkım’dedi. ‘Onlar akıl yürütmeden yok etmeye geliyorlar’dedi. ‘Ama onlar yanılıyorlar’ dedim inatla. ‘Yanıldıklarını göstememizi beklemeyecekler. ‘ dedi. Kadife sesi hala nazikti, ama sesteki acı fark ediliyordu. ‘Ne yapabiliriz?’ diye sordum. Reneesme kollarımda öyle mükemmeldi ki.. Ben Reneesme’nin hızlı ilerleyen yaşına endişe ederken yaşlanmasına hayatının bitmesine 10-15 yıl kaldığını düşünürken, bu düşünce şimdi alaycı gözükmüştü. Sadece 1 ay kalmış olabilirdi. ( Volturiler bir ay içersinde gelecekler.) Bu bir sınır mıydı? Ben insanların çoğundan daha fazla mutluluğa sahip olmuştum. Bu yüzden dengeyi sağlayacak bir doğa kanunu mu vardı? Soruma Emmett cevap verdi: ‘ Savaşabiliriz’ dedi ‘Biz kazanamayız’ diye cevap verdi Jasper. Onun vücudunun Alice’in narin vücudunu korumak için nasıl eğildiğini görebilirdim… Emmett biraz düşündü. ‘Biz yalnız savaşmak zorunda değiliz’ dedi.. Ne düşündüğünü anlamıştım. ‘Kurt adamları ölüme mahkum etmek zorunda değiliz.’ Emmett dedim. Onun ifadesi kavga eden anakondaları düşündüğü zamandan farksız değildi. Ölüm tehditi bile onun bu fikrini değiştiremez hatta heyecanını arttırırdı.. ‘Sürüyü kastetmemeiştim. Biraz gerçekçi ol Bella, Sam’i ya da Jacop’ı düşünsene Nessie’yi ilgilendirmeseydi bile bir istilayı görmezden gelirler miydi? ‘ dedi Emmett. ‘Zaten Irına sağoldun Aro şimdi bizim kurt adamlarla birlikteliğimizi biliyordur. Ben bizim diğer arkadaşlarımızı kastettim’ diye ekledi. ‘Bizim ölüme mahkum etmek zorunda olmadığımız diğer arkadaşlar’ diye fısıldadı Carlisle. ‘Hey biz karar vermeleri için onlara izin vereceğiz’ dedi Emmett yatıştıran bir tonda. ‘Ve onların bizle kavga etmek zorunda olduklarını söylemiyorum.. ‘ Emmett, konuşurken düşündüğü planı tahmin edibiliyordum
ilaydædward
ilaydædward
İnsan
İnsan

Mesaj Sayısı : 214
Reputation : 1
Kayıt tarihi : 13/07/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz