Twilight
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kitaptan çıkarılan bölümler || 2 ~ Jacob ile ilgili

Aşağa gitmek

Kitaptan çıkarılan bölümler || 2  ~ Jacob ile ilgili Empty Kitaptan çıkarılan bölümler || 2 ~ Jacob ile ilgili

Mesaj tarafından madhmazeL Ptsi Ağus. 02, 2010 2:32 pm

Kitaptan çıkarılan bölümler || 2 ~ Jacob ile ilgili

jacob'ın sırrının bellaya söylememesi durumunda neler olurdu?
bella 2. kere terkedilecekti. kalbi yine kırılacaktı.bella asla jacob'ın ne olduğunu farkedemeyecekti. böyle olsaydı kitap 70 sayfa daha kısa olacaktı.
bella hala yalnız olacak. victorianın onu avladığından haberi olmayacaktı. Jacob’ın bellayı boğulmaktan kurtardığı bu yerde roller 180 derece değişecekti


----"buradan nasıl çıkacağız? Diye çıktı kelimeler boğazımdan. Çok üşümüştüm ve o beni dalgalardan korumaya çalışırken vücudunun sıcaklığını hissedemiyordum ve sırtımdaki kırgınlığı.
Şimdi bacağıma doğru ilerliyor gibi görünüyordu, pes etmeye razı değil, ama uyuşmuşlardı ve bunu ancak hayal edebilirdim.
"seni plaja çekeceğim, kendini gevşek bırakacaksın ve savaşmayacaksın. Böylesi daha kolay olacak"
"jake" dedim telaşla. " su çok güçlü muhtemelen kendi başına başaramazsın, beni çekiştirmeyi bırak"
" seni dışarı çıkarabildim, değilmi? " beni yüzünü görebilmem için sıkıca tuttu. ama sesi oldukça kendini beğenmiş gibiydi.
"evet, yaptın" diye kabul ettim. " nasıl becerdin? az önce..."
" ben senden daha güçlüyüm"
Tartışabilirdim ama su midemden çıkmaya karar vermişti az önce.
" tamam" dedi ben ağzımdan su püskürtmeyi bitirdiğimde " seni buradan çıkarmam gerek unutma sakin kal"
Tartışmak için çok halsizdim, ama dalgaların beni yine alması için güvenli kayaları bırakmaya da korkuyordum.
2 dakika öncesine kadar boğulma fikriyle barışıktım ama şimdi ölesiye korkuyordum.
Karanlığa geri dönmeyi istemiyordum. Suyun yüzümü yine kaplamasını istemiyordum.
jacob2ın kayadan uzaklaştığını hissedebiliyordum. Sırtüstüydüm ve beni kollarımın altından sıkıca tutup kıyıya doğru çekiyordu.
Çalkalanan su bize çarptı ve ben panik yapıp tekmeler savurmaya başladım.
" kes şunu" dedi jacob.
Sakin kalmak için savaşıyordum ve düşündüğümden daha zordu yorgun düştüğümde bile
Bu hayret vericiydi. Suyun üzerinde ok gibi fırlamış sanki kıyıdan biri bizi çekiyormuş gibiydi.
jacob gördüğüm en güçlü yüzücüydü. Onun düzgün çizgisinde dalgaları yararak ilerlemesine itmeler zorlamalar bile aciz kalıyordu.
Ve çok hızlıydı. Dünya rekoru kıracak kadar.
Ve topuklarımı parçalayan kumları hissettim.
" tamam, ayağa kalkabilirsin bella"
Beni bıraktığı gibi önce dizlerimiz üzerine dalgalara doğru düştüm.
Daha fazla su yutup boğulmadan önce beni yine dışarı çıkardı, omuzlarında kolayca taşıdı ve kumlara doğru götürdü.
Pek bir şey söylemedi ama rahatsız olmuş gibi nefes alıyordu.
"bu tarafa" diye mırıldandı kendi kendine ve yön değiştirdi. Onun omuzlarından sarkarken arkasında bıraktığı büyük ayak izlerini görebiliyordum. Beni kuru kumlara sırt üstü yatırdı. Burası karanlıktı. Gölgeli bir mağarada olduğumuzu fark ettim. Yağmur bana doğruca ulaşamıyordu, kumdan yavaşça sekerek bana çarpıyordu.
O kadar çok titriyordum ki dişlerim birbirine çarpıyordu.
"buraya gel " dedi jacob ama ben kımıldayamadım. Bana kollarını doladı ve çıplak göğsüne yapıştırdı.
Tüylerim ürperdi ama o sakindi. Cildi o kadar sıcaktı ki. Ateş geri gelmiş gibi.
"sen üşümüyormusun? " dedim
"hayır"
Utanmış gibi hissetim. Beni sudan çıkarmak zorunda kalmamış gibi birde kendimi zayıf hissettiriyordu.
" ne kadarda zayıfım." diye mırıldandım.
"hayır, sen normalsin" sesinde acı vardı. Bana ne demek istediğini sorma fırsatı vermeden hızlıca hareket etti.
" ne yapmaya çalıştığını sormamda bir sakınca varmı? diye sordu.
"yamaç dalışı , eğlence " inanılmazdı , ama hala midemde biraz su kalmıştı. dışarı çıkmak için tamda bu anı beklemişti.
ben tekrar nefes alana kadar bekledi. " eğlenmişe benziyorsun"
"eğleniyordum suya çarpana kadar. yardım falan almamız gerekmiyor muydu? " dişlerim hala takırdıyordu eme ne demek istediğimi anladı.
"geliyorlar "
"kim geliyor?" diye sordum şüphelenmiş ve hayrete düşmüş bir durumda.
"sam ve diğerleri"
yüzümü ekşittim. " yardıma ihtiyacımız olup olmadığını nereden bilecekler?" ses tonum şüpheciydi.
homurdandı "çünkü benim koştuğumu ve senin arkandan yamaçtan atladığımı gördüler"
" sen benimi izliyordun? " diye suçladım zayıf bir kızgınlıkla.
" hayır, çığlık attığını duydum. seni görseydim seni durdurabilirdim. bu çok aptalcaydı , biliyorsun"
"arkadaşların bunu yapıyor"
"onlar senden daha güçlüler"
"ben iyi bir yüzücüyüm. " diye karşı çıktım duruma ters düşse de.
"alçak bir havuzda "diye tartışmaya katıldı." bella dışarıda hava fırtınaya çeviriyor, bunu hiç mi hesaba katmadın?"
" hayır" dedim
"aptal" diye karşılık verdi.
"evet " diye katıldım gülümseyerek. çok soğuktu ve ben çok yorgundum.
"uyanık kal" dedi jacob beni sarsarak.
"kes şunu "dedim " uyumayacağım"
" o zaman gözlerini aç"
gerçek şu ki kapalı olduklarının farkında bile değildim. ona bunu söylemedim. sadece gözlerimi açtım ve " peki" dedim
"jacob" dedim dışarıdaki rüzgara rağmen dikkatlice.
jacob öne doğru eğildi benim kulağıma bağırmamak için " mağaranın içinde sam!"
yanaştıklarını duymadım.birden küçük mağara kahverengi bacaklarla doluverdi. başımı kaldırıp baktım, gözlerimin öfkeyle dolu olduğunu bilerek.
omuzları beni koruyordu ama birden korunmuş kişi olduğumu hissettim....
ilk gördüğüm şey sam'in sakin yüzüydü. kafa karıştırıcı bir deja vu sarmaladı her tarafımı .mağara ormandaki geceden çokta farklı görünmüyordu,
ve yine onun bacaklarının önünde zavallıca uzanıyordum. beni yine kurtarıyordu.
ona rahatsız olmuşçasına baktım." o iyimi?" diye sordu jacob'a çocuğu azarlar gibi.
" ben iyiyim" diye söylendim.
kimse beni dinlemiyordu.
"onu ısıtmamız lazım uyumaya başlıyor " diye cevap verdi jacob.
" embry?" dedi sam çocuklardan biri jacob'a bir battaniye uzattı.sam'in sesindeki emrivaki ses tonu beni rahatsız ediyordu. o emretmeden kimse bir şey yapamazmış gibiydi.
jacob beni sarmalarken ona kızgınca baktım." hadi onu buradan çıkaralım." diye emir verdi sam. ellerini açarak bana uzattı ama ben geri çekildiğimde durdu.
"onu ben alırım sam " dedi jacob, kollarını altımdan geçirerek beni kucağına alıp ayağa kalktı.
" yürüyebilirim" diye karşı çıktım.
" tamam" jacob beni ayaklarımın üzerine bıraktı ve bekledi.
dizlerim büküldü.sam içgüdüsel olarak ben düşmeden beni yakaladı.onun ellerine karşı koymak için savaştım.
jacob beni yine yakaladı, beni sam’den uzaklaştırıp kollarının arasına aldı. yaşına göre saçma bir şekilde güçlüydü.
sam beni battaniyeye yine sararken kaşlarımı öfkeyle çattım.
"paul pançon varmı?"
Başka bir çocuk bir adım öne geldi ve konuşmadan battaniyenin üzerine plastik bir katman daha ekledi.
bu şekilde katmanlara sarmalanmış durduğum bu noktada sam ve diğerlerinin jacobdan daha fazla giyinik olmadıklarını farkettim.
Jacob'ın atlamadan önce kıyafetlerini çıkardığını biliyordum ama diğerlerinin ayakları çıplak ve üstlerinde hiçbirşey yoktu, sadece yarıya kadar kesilmiş kot pantolona benzer birşey giyiyorlardı yağmurdan dolayı ıslanmışlardı.
Yağmurdan ıslanan saçlarında yol açmış yumuşa kahverengi tenlerine doğru akıyordu ve buna aldırmıyor gibiydiler.
battaniyelerimin altında kontrol edilemez bir şekilde parçalandım ve saçma sapan bir şekilde bebek gibi hissettim.
"hadi gidelim" diye emir verdi sam ve hepsi mağaradan dışarı çıktılar.
plajda uzanan bir iz vardı. bunu takip ederek ilerliyorlar jacobda en az onlar kadar çabuk davranıyordu.
hiçkimse ona yardım etmeyi teklif etmedi, ve o asla yardım istemedi. Ellerinin serbest olmaması jacob2ı rahatsız ediyor gibi görünmüyordu. Hiç tökezlemedi.
Sam ve diğer 3'ü bizim önümüzde ilerliyordu. ve onları izlediğimde en az dağ keçileri kadar kolay tırmanabildiklerini gördüm, buraya nasıl bu kadar iyi uyum sağladıklarına vuruldum.
Taşların ve ağaçların renkleriyle uyum içinde kaplanmışlar, rüzgar gibi hareket etmeleri ile onlar buraya aittiler.
Jacob'a baktım o da buraya uyuyordu. Bulutlar , fırtına ve orman yeni yüzünü mükemmel şekilde çerçevelemişti.
Daha doğal görünüyordu, daha çok evde gibi ,benim mutlu jacobımın ev yapımı garajında küçük krallığında olduğundan daha fazla .Bu rahatsız ediciydi. Yolun en üst kısmına ulaşmıştık. Karanlık paslı bir gölge görüyordum ki bu sanırım benim kamyonumdu.
Yeniden yürümeye çalışmak istedim, ama jacob benim isteğimi görmezden geldi.
Ormanın sınırında takılı kaldılar, Eğer daha hızlı hareket edebilselerdi ağaçların arasından yola çıkabilirdik .
ve hızlı hareket ediyorlardı,ama kamyonum olması gerektiğinden daha hızlı yaklaşıyordu."anahtarların nerede? " diye sordu jacob yanına doğru giderken. Nefes alışı hala olması gerekenden daha yavaştı.
"cebimde" diye cevap verdim otomatik olarak daha ne teklif ettiğini farketmeden
"bana ver onları"
ona ters ters baktım ama yüzü yumuşak ve kararlıydı. somurtarak ellerimi ıslak ceplerime götürüp anahtarı çıkarmaya çalıştım.
ellerim serbest kalana kadar battaniyeleri ittim , ve aldım.
"senin için mi yoksa sam için mi" diye sordum yüzümü ekşiterek.
gözlerini devirdi " ben süreceğim"
O ani ve hızlı bir anda başını bana doğru yatırdı ve elimdeki anahtarı dişleriyle aldı.
"hey" diye itiraz ettim. ve kollarından atladım. Çarpık bir şekilde gülümsedi anahtarı alırken
Şimdi kamyonetteydik, sam yolcu kapısını açtı ve jacob beni içeri bıraktı. Jacop sürücü tarafına doğru giderken geri kalanları da içeri girdi. jacob motoru çalıştırdı ve ısıyı en yüksek seviyede açtı, fanları bana doğru esmesi için çevirdi.
arka pencereden bakınca suçluluk hissettim , yağmurun altında yarı çıplak oturuyorlardı.
"Dışarıda sen ne yapıyordun ki? diye sordum jacob'a " sende fırtınada yüzmeye gitmemiş miydin?"
"koşuyorduk" dedi kestirip atarak.
"yağmurda mı?"
"evet, senin için büyük şans"
çenemi kapadım ve pencereden dışarı bakmaya devam ettim.
Beklediğim gibi 110. karayoluna dönmedik. Black' lerin yerine doğru gidiyorduk.
"neden beni kendi evine götürüyorsun?"
"motorumu alacağım ve geri dönüş içi arka tarafa koyacağım- ama sen arabanı almamı istiyorsan..."
"oh"
"ayrıca billy’nin sana bakmasını istiyorum. Senin iyi olduğundan emin olana kadar charlie'nin bunun hakkında bir şey duymasını istemiyorum"
"muhtemelen beni cinayete teşebbüsten falan hapse atmaya çalışacaktır." diye ekledi acı ses tonuyla.
"aptal olma" dedim.
"tamam " dedi katılarak."burada yeterince aptal var zaten ... yamaç dalışı!"
kızardım ve dosdoğru önüme baktım.
jacob beni eve kadar taşıdı. Diğerleri sessizce onu takip etti.Billy'nin yüzü ifadesizdi.
"yamaç dalışı yapıyordum "dedi hızlıca sam cevap veremeden.
Billy sadece tek kaşını kaldırdı ve gözlerini sam'e dikti.
"üşümüş ama kuru birşeyler giydiğinde bence iyi olacak". dedi sam.
jacob beni küçük koltuğa bıraktı ve çabucak koltuğu kalorifere yakın tarafa çekti.
Koltuğun bacakları tahta zeminde yüksek bir ses çıkardı. Sonra onun küçük kıyafet odasına doğru kayboldu.
Billy oğlunun ıslanmış durumuna karşı tek kelime etmedi, yada herhangi birinin. hiçkimse ben hariç hipotermiden dolayı endişe duymuyordu.
Koltuğun benim ıslaklığımı emmesinden dolayı kötü hissettim, ama kafamı yukarda tutamıyordum eskimiş yastığı korumak için.
Çok bitkin düşmüştüm.Duvara sıralanmış uzun uğursuz figürlere rağmen gözlerimi açık tutamıyordum.
Sonunda radyatör'in yanında ısınmıştım, ve ciğerlerim beni uyanık tutmak yerine bilinçsizliye doğru sürüklemek istercesine sızlıyordu.
"üzerini değiştirmesi için onu uyandırmalımıyım?" dediğini duydum jacob'ın fısıldayarak.Sam'e soruyordu hiç şüphesiz.
"cildi nasıl hissettiriyor? diye sordu sam derin bir sesle . Ona birbaşka bakış fırlatmak istedim ama gözlerim açılmıyordu.
jake'in parmakları yanağımda gezindi .
"sıcak"
"bırakalım uyusun o zaman "
Beni rahat bırakacakları için memnundum.
"charlie?" diye sordu jacob.
Billy yanıt verdi bu sefer. "ilk işi buraya alelacele gelmek olur. Fırtına dinene kadar bekleyelim onu aramak için."
iyi yanıt diye düşündüm içimden. işte buradaydım , etrafım yabancı erkeklerle doluydu korkmam gerekirdi ama sıradışı bir şekilde güvende ve sıcak hissettim.
Tanımadığım bir sesle biri konuştu" içimizden üçümüzün geri dönmesini istermisin?
Bir ara verdiler " sanırım evet" dedi sam sonunda. "fırtına saklanmak için mükemmel, fark edilmeyiz.
"3 güvenlimi?" diye sordu billy sinirlice.
biri içinden güldü "hiç sorun olmayacak"
"eğer sadece bir tane varsa" dedi katı bir şekilde. kimse cevap vermedi ama kapının açıldığını duyuyordum.
"kontrol, kardeşlerim" sam yine konuştu, birini uğurlarmışçasına “hız ve güvenlik sizinle olsun"
Bu değişim karşısında canlanmıştım ama nefesimi tutmaya devam ettim.
"kardeşlerim" diye tekrarladı diğerleri. Jacob'ın sesinin de katıldığını duydum.
Kapı yavaşça kapandı .uzun süre hiç ses olmadı ve sıcaklık beni yine bilinçsizliğe doğru sürükledi.
Sam sessizce konuşmaya başladığında bile yenilmiştim.
"onu terk etmek istemiyorsun"
" eğer uyansaydı bence senden çok korkardı." dedi jacob savunurcasına.
" bunu yapamazsın jacob bugün hayatını kurtarmak elbette doğru olanıydı. ama onu yakınında tutmaya devam edemezsin."
Ona cevap vermemek için dilimi ısırmak zorunda kaldım.şimdi dinlemek daha önemliydi.
" sam ben... ben sanırım bunu yapabilirim . bence bu güvenli olurdu"
"Tek anlık bir öfke, hepsi oraya kadar dün öğleden sonra ne kadar yakınlaştın?"
Jacob cevap vermedi.
"ne kadar zor olduğunu biliyorum "
" bildiğini biliyorum" dedi jacob kabullenerek. hayır diye bağırmak istedim , böyle teslim olma.
" sabırlı ol" dedi sam." bir yıl içinde yada daha sonra...."
"gitmiş olacak " dedi jacob acı çekerek.
"o sana göre değil " dedi sam nazikçe. Jacob cevap vermedi, ve ben bozuldum.samle aynı fikirde olmaktan nefret ediyordum. Ve bu gerçeğin bizim arkadaşlığımızı yasaklamasını anlayamıyordum.
konsantrasyonumu sağlamak için fazla sıcaktı, ve sessizlik takip etti bu fikir alışverişini . yorgun zihnime karşı verdiğim savaşı kaybettim.
Yakınlardan nazik bir sesin tanıdık bir ninniyi söylediğini duydum , be uyuya kaldığımı biliyordum.
Eğer bu alternatife devam etseydik unutmayın ki bella hala jacob'da yanlış olan birşeyler olduğunu biliyor ama onun kurt adam olduğunu bilmiyor olacaktı.
Bu sonsöz de edward geri dönmüş herşey normale dönmüştü.


SONSÖZ - İNSAN


yine o güneşli günlerden biriydi, benim favori günlerimden. Ama edward sözünü her dakika tutamıyordu. ihtiyaçları vardı.
"Alice yine kalabilir" diye teklif etti cuma akşamı.Onun gözlerinin de ki endişeyi görebiliyordum-
ben yalnız bıraktığında çılgına dönüp kötü birşeyler yapacakmışım gibi bir korku. Motorumla la push'a gitmek gibi , yada charlie'nin tüfeğiyle rus ruleti oynamak.
"ben iyi olacağım" dedim kendime güvenerek "seninde yemek yemen lazım. Rutine geri dönsek daha iyi olacak sanırım."
Çoğunlukla herşey normale dönmüştü, yada ben öyle olabileceğine inanmıştım.
Hastane Carlisle'ı kucağını açarak geri kabul etmişti, esmenin LA'de yeni bir hayat bulduğu yönünde hasır altı ettikleri bahaneleri rahatsız bile etmiyordu.
Yurtdışındayken kaçırdığım matematik sınavına minnettardım , alice ve edward bile mezuniyete benim olduğumdan daha yakındılar.
Charlie benimle mutlu değildi- yada edwardla konuşmuyordu - ama edward yinede eve geliyordu.ben yinede bunlardan yorulmamıştım
"tüm bu denemeleri yazmak zorundayım en nihayetinde" diye gülümsedim, kolej başvurularına bakarak-edward başvuru günü bitmeden önce bana uyan her okuldan bir kağıt almıştı ve masama bırakmıştı.
" Dikkat dağıtıcı hiçbirşeye ihtiyacım yok"
"bu doğru" dedi alaycı bir şekilde. " seni meşgul edecek bir sürü şey var. ve hava kararmadan geri dönmüş olacağım"
"acele etme " dedi sessizce. ve sanki yorulmuşum gibi gözlerimi kapattım.
onu rahatlatmaya çalışıyordum ona güvendiğime ki bu doğruydu. zombi kabuslarını bilmesine gerek yoktu.
Tüm bunlar onun güvenmesi için değildi, bu benimle ilgiliydi güvenemiyordum.
Charlie evde kaldı, ki cumartesi günü için hiçte normal değidli.
Başvurularla mutfakta uğraştım böylece bana kolayca gözkulak olabiliyordu.Ama bakıp durmaktan sıkıldım ve o da ben hala buradamıyım diye kontrol etmek için tv'nin başından kalktı.formlara sorulara konsantre olmaya çalışmaktan yorulmuştum bu çok zordu. şimdi ve sonrasında yalnız hissedecektim, nefesim kesik kesikti kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.
kendimi sürekli " bunu yapabilirsin , bunu yapabilirsin, bunu yapabilirsin.." diye tekrarlayıp duran küçük bir makine gibi hissettim.
Kapı çaldığında dikkat dağılması karşılamadan fazlasıydı. Kim olabileceği hakkında bir fikrim yoktu.
ama gerçekten önemsemedim.
" ben bakarım" dedim masadan fırlarken. "tamam " dedi charlie. oturma odasından koştum o bir santim bile yerinden kıpırdayamadan.
Yüzüme şimdiden rahatlamış davet edici bir gülümseme yapıştırmıştım kapıyı bir satıcıya yada yehova şahidine açmaya hazırlanırken.
" selam bella" jacob black bana gülümsedi
"oh hey selam jacob" diye geveledim , şaşırmıştım. ondan İtalya dan sağ salim dönene kadar hiçbirşey duymamıştım. Onun sondaki vedasını kabullenmiştim.
Düşündüğümde içimi acıttı , ama açık olmam gerekirse onu özlemek için zihnim diğer şeylerle öylesine meşguldü ki .
"özgürmüsün" dedi Sesindeki o acı ton kaybolmamıştı.
"bu değişir" sesim ekşimiş onunkine uyuyordu. "o kadar meşgul değilim ama ev hapsindeyim . yani tam olarak özgür değilim, hayır"
"ama yalnızsın değilmi?" dedi alay eder gibi
"charlie burada"
Dudaklarını birbirine bastırdı" Seninle yalnız konuşabilmek isterim eğer müsaitsen"
ellerimi çaresizce açtım " charlie'ye sorabilirsin" dedim
Charlie asla evden dışarı çıkmama izin vermezdi.
" söylemek istedğim şey bu değidli" kara gözleri olduğundan daha ciddi görünüyordu.
"istediğim izin Charlie'nin izni değildi"
ona kara kara baktım. "neyi yapıp neyi yapamayacağımı söyleyebilecek tek kişi babamdır"
" sen öyle diyorsan" dedi. " hey charlie " diye bağırdı omzumun üzerinden.
"senmisin jake?"
"evet bella ile birlikte biraz yürüyebilirmiyiz."
"tabikide" dedi charlie sıradan bir şekilde.
Jacob bir kaşını kaldırdı mücadeleyi kazanmış gibi.bakışlarındaki alaycılık daha hızlı hareket etmemi sağladı.
yoksa diğer taraftan... bir saniyede kapıdan sışarı çıktım ve kapıyı arkamdan çektim.
"nereye gitmek istiyorsun?" diye sordum. ilk defa kendinden emin olmayarak baktır" gerçektenmi benimle yalnız kalabilecekmisin?"
"elbette neden olmasın"
cevap vermedi. bana uzun bir dakika boyunca baktı şüpheli gözlerle.
"ne var?" dedim
"hiçbirşey" diye mırıldandı. ormana doğur ilerlemeye başladı.
"bu taraftan gidelim. " diye önerdim yoldan batıya doğru işaret ederek , bana sonsuza dek yetecek kadar orman bir parçam haline gelmişti zaten.
Bana şüpheci bir şekilde yine baktı.
bu onun partisiydi bende çenemi kapalı tuttum, her saniye daha bir meraklanmaya başlıyordum.
" söylemem lazım şaşkına döndüm" dedi sonunda konuşarak " küçük kan emicin sana herşeyi söylemedimi?"
çark ettim ve eve dönmeye başladım.
"ne var?" dedi aklı karışmıştı, kolayca ortaya çıkan kızgınlığımı izlerken.
durdum ve ona baktım " hakaret edeceksen seninle konuşmayacağım"
"hakaret etmekmi?" dedi şaşkınca
"arkadaşlarıma normal isimleriyle seslenebilirsin" " ah" hala biraz şaşkın görünüyordu ,bu kelimeyi çok savunmacı bulmuştum. " Alice o zaman değilmi?"
"çenesini kapattığına inanamıyorum" diye başladı yine.
"neden bahsettiğini bilmiyorum"
"aptalı oynamayı hiç denedinmi"
"oynamıyorum" dedim " görünen o ki ben aptalım "
beni dikkatlice izledi. "hı hım" diye mırıldandı.
"ne " dedim
"sana gerçekten benim hakkımda birşey söylemedimi?"
"senin hakkında? senin hakkında ne?"
gözleri kısıldı kafasını salladı ve konuyu değiştirdi.
"seni hala seçime zorlamadılarmı?"
ne demek istediğini hemen anlamıştım.
" sana bunu yapmayacaklarını söylemiştim. taraf seçmeye takılmış tekkişi sensin."
"" gülümsedi ve gözleri kısıldı " bunu göreceğiz."
Aniden arkasını dönüp bana koca bir kucaklama verdi ve ayaklarım yerden kesildi.
"bırak beni!" dedim . çok güçlüydü.
"neden?" diye güldü.
"çünkü nefes alamıyorum"
beni bıraktı yüzünde gülümsemeyle bir adım geri çekildi.
" ilaçmı kullanıyorsun" yere utanmış bir şekişlde bakarak t-shirt'ümü çekiştirirken
"seni uyardığımı unutma" dedi ahmakça gülerek aşağıya doğru uzanıp byük ellerinin arasına yüzüm alırken
"umm.. jacob" diye karşı çıktım sesimi yükselterek bir eli çocukça dudaklarımı kapattı.
beni görmezden geldi, dudaklarını alnıma bastırdı uzun bir süre . bu öpücük komik olmaya başlamıştı ama yüzü doğruca bakarken ciddileşmişti.
"seni öpmem için izin vermelisin bella" dedi bir adım geri çekilerek , ellerini düşürdü
." hoşuna gidebilir , değişiklik olsun diye sıcak birşeyler"
"sana en başından beri söylüyorum jacob "
"biliyorum biliyorum " dedi " benim hatam "hakimiyetini kaybeden tek kişi benim "
dudaklarımı ısırarak aşağıya baktım.
"seni hala özlüyorum bella " dedi. " çok . ve sonra biz yine arkadaş olabilecekken o geri geldi."
ona ters ters baktım. "eğer sam için değilse hala seninle arkadaş olabiliriz
"öylemi düşünüyorsun" dedi jacob aniden gülerek. "peki seni onun ellerine yine teslim edeyim. bu belliki sam'e karşı gelemediği bir şeydi.
" ne demek istiyorsun"
" seninle arkadaş olacağım- eğer onun bunula bir problemi olmazsa" diye teklif etti jacob.
sonra eğlenmiş gibi bir gülüş attı.
kaşlarımı çattım ama bu beklenmedik fırsatın geçip gitmesine izin vermeyecektim.
"pefi" elimi öne doğru açarak uzattım" arkadaş?"
elimi sıktı " bunun ironik tarafı - eğer o senin arkadaşım olmana izin verirse.."
"bu muhtemelen yürüyecektir. bu konuda diğerlerinden daha iyiyim. sam benim doğuştan böyle olduğumu söylüyor."
"doğuştan ne?" diye sordum kafam karışmış olarak.
"bunu sana söylemesi için senin kan emiciye bırakıcam - o sana açıklar benimle neden arkadaş olamayacağını " dedi jacob yine gülerek.
otomatik bir şekilde geri döndüm ama jacob omuzumdan yakaladı.
" üzgünüm ağzımdan kaçtı .. edward elbette "" tabiki sadece bir anlaşma yaptığını unutma " diye hatırlattım ona.
"kendime düşen tarafı yerine getiricem merak etme " dedi
"şaka kaldırmıyorum jake"
" kaldıracaksın" dedi gülmeye devam ederek. "hatta bunu komik bulacağına dair garanti veririm."
eve doğru tembel tembel yürüdü, söylemeyi düşündükleri söylediğini tahmin ettim.
"sam nasıl?" diye sordum durağan bir tonla.
"çok memnun değil tahmin ettiğin gibi. "" vampirlerin geri dönmsinden dolayı heyecanlı olamamızı bekleyemezsin."
ona baktım yüzümde şok ifadesi vardı.
" ah bella yapma ama " dedi gözlerini devirerek.
uzağa baktım ateşim çıkmaya başlamıştı.
"Quil nasıl "
ifadesi birden kızgınlaştı. " onu fazla görmüyorum"
"iyi"
"ama bu sadece an meselesi" dedi hasta öfkeli bir ses tonuyla. " şimdi"
"şimdi ne?"
""şimdi arkadaşların geri döndü"
birbirimize baktık bir an için.
"sen böyleyken seninle konuşamam" diye karar verdim en sonunda.
geri çekilmesini beklemiyordum ama çekildi.
"haklısın hiçte arkadaşça olmadım değilmi? bu anı boşa harcamamam lazım - bu muhtemelen
yapacağımız son konuşma olacaktır."
"senin yanıldığını kanıtlarken gerçekten çok eğleneceğim." dedim
"bu komik .sanmıyorum ki senin hiçte yanılmadığını kanıtlarkende ben eğleneceğim"
Eve geri dönmüştük. jacob benimle verandaya kadar yürüdü ama orda durdu.
"onun yakında dönmesini bekliyormusun?" diye sordu jacob sıradan bir şekilde
"edwardmı kastettiğin?"
"evet... edward. " bu adı söylemek ona zor geliyor gibiydi. Alice'le daha az sorun yaşıyordu.
"sonra"dedim muğlak bir tonla. jacob karakteristik olmayan ince bulutların arkasındaki güneşe gözlerini kısarak baktı.
"ah" dedi "ona selamlarımı söyle"
"tabikide" dedim
"bunu senin kazanmanı ne kadar çok istediğimi sana anlatamam" dedi ve bitirmişti gülümsemesi soldu. "la push sensiz hiç eğlenceli değil."
nefesimi kesecek hızda jacob kollarını yine bana doladı.
"bye, bella" diye mırıldandı sıcak nefesini saçlarımın arasına vererek.
kendime gelemedn önce jacob caddeden aşağı doğru inmişti bile, elleri ceplerindeydi. oraya nasıl gideceğini merak ettim. aracı yoktu. ama uzun bacakları onu o kadar hızla uzaklaştırıyordu ki bağırarak sormak zorunda kaldım.
samla yakında biryerlerde buluşacağından emindim.
Artık jacob'a yapabileceğim tek şey hoşçakal demek olduğuna karar vedi. iç çektim.
charlie'nin yanından geçerken başımı kaldırıp bakmadım bile. "bu çok kısaydı" dedi
"jacob tam bir velet" dedim
güldü , gözleri tv'deydi.
işlerimi odama yanımda çıkardım böylece daha iyi konsantre olabilirdim.
eğer mutfakta kalsaydım gözlerimi saatten alamayacağımı biliyordum. odamda bu sorunu alarmı kurarak çözebilirdim.
Postalanmak üzere 5 başvuruyu bitirdim, yağmur dikkatimi bozuyor gibiydi. Pencereden dışarı baktım.
birşey beni göğsümden kabaca itip yataktan fırlattı . Bir nefes alıp çığlık atmaya başlamadan önce sırtım duvara sabitlenmişti bile .
soğuk ve sert birşey tarafından çivilenmiştim- ve tanıdık. alçak uyarıcı bir hırlama dişlerinin arasından çıktı.
"edward sorun ne ? kim var orada? " diye fısıldadım korkarak.Bu soruya verilecek birsürü kötü cevap vardı.
çok geç kalmıştık. onları asla dinlememeliydim, alice'a kendimi daha önce dönüştürtmeliydim.
korkuya kapılmaya başlamıştım.
ve edward " hımmm" dedi sesi endişeli bile değildi. " yanlış alarm"
derin bir nefes aldım" peki"
arkasını dönüp yavaşça uzaklaştı bana alan vermek için. ellerini omuzlarıma koydu ama beni yakınına çekmedi.
gözleri yüzümü dikkatlice inceledi, mükemmel burnu kırıştı.
"bunun için üzgünüm" dedi kabaca" aşırı tepki"
"neye?" diye merak ettim
"bir dakika" dedi bana söz vererek. bir adım geri gitti ve bana garip bir ifade ile baktı çözümleyemiyordum.
"önce neden bana bugün ne yaptığını söylemiyorsun?"
"iyiydim " dedim nefessizce." yarıladım "
"sadece yarıladınmı?" gözleri yine benim etrafımda garipçe dolanıyordu.
"erken döndün . şikayet ettiğimden değil " şimdi panik anımdan sonra toparlanıyordum, içimde büyüyen mutluluğu hissedebiliyordum.
bana geri dönmüştü.
"başka birşey yaptınmı?" diye devam etti
"jacob geçerken uğramış"
Hiç şaşırmamışcasına onayladı. "zamanı mükemmel seçmiş ,sanırım benim ayrılmamı bekliyordu"
"muhtemelen" diye katıldım .birden endişeye kapıldım." çünkü edward...o ... yani.. herşeyi biliyor.
billy'e neden şimdi inanmaya başladığını bilmiyorum--"
"biliyorum" dedi
"neyi?" diye sordum gardımı düşürerek .
ama edward uzaklaştı yüzü düşünceliydi.
rahatsız olmaya başlamıştım. " Bu çok rahatsız edici .Bana neler olduğunu söyleyecekmisin"
"belki" dedi duraklayarak. " bir iyilik isteyebilirmiyim önce"
"tamam" yatağa oturmaya gittim dağılmış kağıtları bir araya getirmeye çalıştım.
"ne istersin?" onun için yapabileceğim çokta fazla birşey olmadığını biliyor olmalıydı. " çok fazla birşey istemiyorsam rica etsem jacob black'den uzak dururmusun. sadece akıl sağlığımın iyiliği için"
ağzım açık kaldı ona korkmuş bir şekilde bakakaldım." şaka yapıyor olmalısın" dedim kuşkuyla.
"hayır yapmıyorum " dedi bana kasvetli gözlerle bakarak." bana neredeyse bir kalp krizi yaşatacaktın az önce -
ki bu yapması çokta kolay birşey değildir."
bununla ne demek istediğini anlamadım yapmayacağından emin olduğum bir şeyi yapıyordu.
"ciddi olamazsın . bana dürüstçe taraf seçmemimi söylüyorsun"
"taraf seçmek?" diye sordu
"jacob seçmek zorunda kalacağımı söyledi , onunla arkadaş olama izin vermeyeceğini söyledi-ona bunun ne kadar saçma olduğunu söyledim"
ona savunucu gözlerle baktım , onun bana olan güvenini savunarak.
gözleri kısıldı
"jacob black'in haklı olmasından ne kadar nefret etsemde..." diye başladı
"hayır!" dedim " buna inanamıyorum!" ayağımı salladım ve başvuru formları yere saçıldı.
gözleri açıldı. "diğer tarafı seçebilirsin" diye hatırlattı bana
"bu kadar ahmak olma" diye bağırdım
"senin için bu kadar önemli olduğunun farkında değildim" dedi edward vahşi bir sesle. gözleri yine kapanmıştı.
"kıskanıyor olamazsın" dedim inanamayarak
önce burnunu kıvırdı . yani bu öğeln oldukça yakınlaşmış gibi kokuyor"
"bu benim fikrim değildi." kızardım .
kaşlarını kaldırdı.
"burada birini yada birşeyi kıskanabileceğin hiçbirşey yok . bunu nasıl bilemezsin? ama jacob benim için önemli.
o sahip olduğum en iyi insan arkadaş. eğer jacob için böyle değilse.." kafamı salladım.
ölüm bile bundan iyi değildi , jacobsız olmak.
"en iyi insan arkadaş?" edward hafif bir sesle tekrarladı bana dönmeden önce pencereden bir saniyeliğine baktı.
yatağa gelip yanıma oturdu, aramıza ufak bir mesafe bıraktı ki bu beni şaşırttı.
" söylemeliyim ki ona bir borcum var..seni sudan kurtardığı için. sana mesafeni korumanı arz etsem.
çünkü konu benim kıskanıp kıskanmamam değil. şimdi beni sınırı aştıran tek şeyin senin güvenliğini sağlamak olduğunu bilmelisin.
şaşırmış şekilde gözlerimi kırptım. " güvenlikmi? dünyadamı yani demek istediğin?"
kaşlarını çatarak baktı " bu benim söylemem gerekne bir sır değil neden jacob'a neler olduğunu sormuyorsun?"
"sordum"
parmaklarını dudaklarına koydu, " az önce yine yaptım" dedim kızgınca ama daha sessizce.
"ve jacob dediki bırakta kan emicin söylesin , neden senin benimle arkadaş olamayacağını."
gözlerini devirdi, bende devam ettim. "ayrıca sana selamda söyledi" diye ekledim.kafasını salladı ve kabaca güldü.ellerini omuzlarıma koydu , beni biraz uzakta tutarak benim ifademi daha iyi görmek için.
"peki o zaman "dedi " sana herşeyi anlatacağım , aslında sorduğun her soruyu en ince ayrıntısına kadar cevaplayacağım. sadece önce benim için birşey yapabilirmisin.
dedi kaşlarını kaldırarak.neredeyse özür diler gibi burnunu kırıştırarak.
"saçlarını yıkarmısın , tamamen kurtadam gibi pis kokuyorsun "

Söylemem gerek hala bu son cümle için zaafım var.


Stephenie Meyer


| Alıntıdır |
madhmazeL
madhmazeL
İnsan
İnsan

Mesaj Sayısı : 123
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 24/07/10
Yaş : 30

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz