Twilight
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri Son Söz

Aşağa gitmek

Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri Son Söz  Empty Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri Son Söz

Mesaj tarafından Admin Çarş. Tem. 14, 2010 5:54 pm

Sonsöz
Edward bir yandan arabaya binmeme yardım ederken bir yandan da yeni
yapılmış bukleli saçlarıma dikkatle yerleştirdiği çiçeklere
bakınıyordu.Yüzümdeki öfkeyi fark etmemişti.
Beni arabaya bindirdkten sonra, kendisi de sürücü koltuğuna oturdu ve
uzun yolumuza çıktık.
"Neler olduğunu bana ne zaman anlatmayı düşünüyorsun?" dedim aksi bir
şekilde. Süprizlerden gerçekten nefret ediyordum ve Edward da bunu
biliyordu.
"Hala anlamadığına inanamıyorum." Bana doğru dalga geçer gibi gülümsedi.
Bu mükemmelliğe ne zaman alışacaktım?
"Çok iyi göründüğünü söyledim, değil mi?"dedim.
"Evet," dedi tekrar gülümseyerek. Onu daha önce siyahlar içinde hiç
görmemiştim, solgun teniyle oluşan kontrast, güzelliğini gerçek dışı
yapmıştı.Her ne kadar takım elbise giymesi beni endişelendirse de
gerçekten çok iyi görünüyordu.
Elbise ya da ayakkabılarım o kadar sorun değildi.Sadece bir ayağım
bandajlı olduğu için biraz problem yaratıyordu.Saten kurdelelerin
tuttuğu yüksek topuklar ben ortalıkta topallarken bana pek yardımcı
olmayacaklardı.
"Eğer gittiğimde Alice ve Esme bana prensesmişim gibi davranacaklarsa
gelmeyeceğim." Bu resmi kıyafetler hiçbir işe yaramayacaktı,bundan
emindim.Endişelerimi sözcüklere dökmeye çekiniyordum,hatta kendime
söylemeye bile.
Telefonun çalmasıyla dikkatim dağıldı.Edward ceketinin cebindeki cep
telefonunu aldı ve cevap vermeden önce kimin aradğına baktı.
"Alo Charlie?" dedi dikkatle.
"Charlie mi?" iyice paniklemiştim.
İki aydır karakterimde bazı değişiklikler olmuştu,örneğin sevdiğim
insanlar konusunda fazlasıyla duyarlı olmuştum.İletişimin elverdiği
kadar Renee'yle rolleri değiştirmiştim; eğer bir gün elektronik
postasını kontrol etmezse onu arayana kadar içim rahat etmiyordu.Bunun
gereksiz olduğunu biliyordum; o Jacksonville'de mutluydu.
Her gün Charlie işe giderken gerektiğinden fazla bir endişeyle onu yolcu
ediyordum.
Edwadr'ın sesindeki tuhaflık başka bir şeyden kaynaklanıyorduç Charlie
ile ilişkim ben Forks'a döndüğümden beri biraz zorlaşmıştı. Başıma gelen
bu kötü olayı iki bölüme ayırdı. Carlislie'a çok minnettar kaldı. Diğer
taraftan da inatla Edward'ın hatalı olduğunu düşünüyordu,çünkü
Charlie'ye göre eğer o olmasaydı ben zaten evi terk etmezdim.Aslında
Edward da ona katılıyordu.Bugünlerde daha önce olmayan kurallar
edinmiştim,gece sokağa çıkma yasağı,görüşme saatleri vs.
Edward bana bakıyordu,sesimdeki endişeyi anlamıştı.Benim mantıksız
endişemi onun sakin yüzü biraz olsun yatıştırmıştı.
Ama gözlerinde thaf bir acı ifadesi vardı.Tepkimi anlıyordu ve bendeki
değişikliklerden kendini sorumlu tutuyordu.
Charlie'nin söylediği bir şey onu bu üzgün ve düşünceli halinden
sıyırmıştı.Edward gözlerini kocaman açmıştı, önce korktum ama sonra
yüzüne kocaman bi gülümseme yerleşmişti.
"Şaka yapıyosun!" dedi gülerek.
"Ne oldu?" diye sordum,iyice meraklanmıştım.
Beni duymazdan geldi. "Neden onunla konuşmama izin vermiyorsun?" diye
sordu Edward büyük bir memnuniyetle.Bir kaç saniye bekledi.
"Merhaba Tyler,ben Edward Cullen."Tyler'ın benim evimde ne işi vardı?
Korkunç grçek yavaş yavaş yüzeye çıkıyordu. Alice'in bana zorla
giydirdiği zarif mavi elbiseye baktım.
"Eğer bir yanlış anlaşılma olduysa özür dilerim, ama Bella şu an müsait
değil." Edward'ın ses tonu değişmişti ve konuşmaya devam ettikçe
sesindeki tehtitkâr ton daha belirgin olmaya başlamıştı."Doğruyu
söylemek gerekirse,benim dışımda biri söz konusu olduğunda hiçbir gece
müsait olmayacak. Kusura bakma." Sesi hiç de üzgün gibi değildi. Sonra
yüzünde kocaman bir gülümsemeyle telefonu adamın yüzüne kapattı.
Öfkeden yüzüm ve boynum kıpkırmızı olmuştu.Sinirden gözlerimin doduğunu
hissediyordum.
Şaşkınlıka ban baktı. "Son kısmı sence biraz fazla mıydı? Seni
utandırmak istemedim."
Bunu duymazdan geldim.
"Beni baloya götürüyorsun!" diye bağırdım. Şimdi her şeyi
anlamıştım.Eğer biraz dikkat etseydim,okul binasını süsleyen posterlerin
üzerindeki tarihi görürdüm.
Beni buna alet edeceğini tahmin bile edemezdim.Beni hç tanımıyor muydu?
Benden böyle bir tepki beklemediği çok açıktı. "Zorluk çıkarma Bella."
Camdan dışarı baktım;çoktan okulun yolunu yarılamıştık.
"Bunu bana neden yapıyorsun?" diye sordum dehşete düşmüş bir şekilde.
"Söylesene Bella, ne yaptığımızı düşünüyordun?" dedi üzerindeki takım
elbiseyi göstererek.
Çok mahcup olmuştum.İlk başta bu kadar açık olan bir şeyi görmediğim
için.Sonra, Alice ve Esme'nin beni bir güzellik kraliçesine dönüştürmeye
çalıştıkları sırada kafamda kurdukarım, o kuşkularım yani aslında
beklentilerim...Ne kadar da yanılmıştım.Korku dolu ümitlerim şimdi bana
ne kadar da saçma geliyordu.
Ben de önemli bir durum olduğunu düşünmüştüm.Ama baloymuş.Bu aklıma
gelecek en son şeydi.
Ağlamaya başladım.Dehşet içinde rimel sürdüğümü hatırladım.Bulaşmasın
diye gözlerimin altını sildim.Gözlerimi sildiğimde ellerim
boyanmamıştı,sanırım Alice benim suya dayanıklı makyaja ihtiyacım
olduğunu bliyordu.
"Bu saçmalık.Nedenağlıyorsun?"dedi sinirli br şekilde.
"Çünkü ben deliyim!"
"Bella." O altın rengi delici gözleriyle bana baktı.
"Ne?" diye mızmızlandım.
"Gül lütfen."
Bakışları rahatlatıyordu.Böyle hile yaptığı zaman ona karşı koymk
imkânsızdı.Başarısız bir zerafetle yenilgiyi kabul ettim.
"Tamam," dedm somurtarak,hiç de istediğim etkiyi yaratamamıştım.
"Sessizce gideceğim göreceksin," dedim ve devam ettim;
"Kötü şans peşimi bırakmayacak.Muhtemelen öteki bacağımı da kıracağım.Şu
ayakkabıya bak! Bu bir ölüm tuzağı!" dedim bacağımı göstererek.
"Hımm," dedi,bacağıma grektiğinden daha uzun süre bakmıştı."Bana
hatırlat da bu gece Alice'e bunun içn teşekkür edeyim."
"Alice de orada olacak mı?" Bu beni fazlasıyla rahatlatmıştı.
"Jasper,Emmett ve Rosalie'yle birlikte," dedi.
Deminki rahatlamam bir anda kaybolmuştu.Rosalie'yle aramızdaki ilişkide
hiçbir gelişme olmamaıştı ama onun kocasıyla gayet iyi
anlaşıyordum.Emmett benim çok eğlenceli biri olduğumu düşünüyordu.Aklıma
başka bir şey geldi.
"Charlie de bu işin içinde mi?" diye sordum şüphelenerek.
"Tabii ki," dedi gülümseyerek."Ama anlaşılan Tyler değilmiş."
Tyler'ın bu kadar hayalperest olmasını anlayamamıştım.Okulda,
Charlie'nin bize karışamdığı her yerde,sadece nadir rastlanan güneşli
günler dışında Edward'la ben hep yan yanaydık.
Şimdi okula gelmiştik;Rosalie'nin üstü açık kırmızı arabası park
yerindeydi.Bugün havada az bulut vardı,batıya doğru güneş ışıkları bu
bulutların arasından sızıyordu.
Arabadan indi ve kapımı açmak için benim tarafıma doğru yürüdü.Elini
uzattı.
Kollarımı bağlamış,inatla koltuğumda oturuyordum.Biraz kendimi beğenmiş
bir tavrım vardı.Park yeri resmi kıyafetler içindeki bir sürü insanla
doluydu.Yalnızken yapabileceği gibi beni zorla arabadan indiremezdi.
"Biri seni öldürmek istediğinde,bir aslan kadar cesursun,sonra biri dans
etmekten basettiğinde..." dedi başını sallayarak.
Yutkundum."Dans etmek mi?"
"Bella,sana bir şeyn zarar vermesine izin vermeyeceğim,hatta kendinin
bile.Senin yanından hiç ayrılmayacağım,söz veriyorum."
Bunu düşündüm ve bir anda kendimi daha iyi hisseetim.Bunu yüzümden
anlayabiliyordu.
"İşte böyle," dedi kibarca."O kadar da kötü olmayacak." Bana doğru
eğildi ve kolunu belime doladı.Diğer elini tuttum ve beni koltuğumdan
kaldırmasına izin verdim.
Kolunu sıkıca bana doladı ve ben okula topallayarak girerkendestek oldu.
Phoenix'te mezuniyet balolarını,otellerin balo salonlarnda yaparlar.Bu
dans tabii ki spor salonundaydı.Muhtemelen dans için kasabadaki en büyük
salon burasıydı.İçeri girdiğimde gülmeye başladım.Balon kemerleri ve
duvarlar krepon kağıttan çelenklerle süslüydü.
"Burası sanki bir korku filmi setine benziyor," dedim gülerek.
"Burada gerektiğinden fazla vampir var,"dedi.Bilet masasına
yaklaştı,ağırlığımın çoğunu o taşıyordu amabnim yine de ayağımı yere
sürümem lazımdı.
Dans pistine baktım;iki çiftin zarifçe dans ettiği pitin ortasında geniş
bir boşluk vardı.Diğer dans insanlar onlara yer açmak için kenara
geçmişlerdi;kimse bu ışık saçan çiftlerin arasında sırıtmak
istemiyordu.Emmett ve Jasper takım elbiselerinin içinde kusursuz
görünüyorlardı. Alice kar tenini büyük üçgen şekillerle açıkta bırakan
geometrik desenli,siyah saten bir elbise giymişti.Ve Rosalie...O
inanılmazdı.Parlak kırmızı elbisesinin sırtı yoktu,baldırlarına kadar
dapdar,sonrasındaysa kabarıktı,boynundan beline kadar uzanan bir parçası
vardı.Kendim de dahil olmak üzere o odadki her kıza acıdım.
"Kapıları tutmamı ister misin? Böylelikle suçsuz kasaba sakinlerini
katledersin," diye fısıldadı kulağıma.
"Peki,sen bu planda kimin tarafındasın?"dedi.
"Ben vampirlerle birliktyim tabii ki."
"Sen dans etmemek için her şeyi yaparsın."
"Her şeyi."
Biletlerimizi aldı ve beni dans pistine doğru çevirdi.Koluna yapıştım ve
ayaklarımı sürümeye başladım.
"Uzun bir gecem var."
Sonunda beni zarifçe dans eden ailesinin yanına götürdü.Danslrı bu
zamana ve müziğe o kadar uygunsuzdu ki...Korku içinde onları izledim.
"Edward ben gerçekten dans edemem!"
"Merak etme şapşal," dedi. " Ben edebilirim."
Ve artık biz de dans ediyorduk.
"Beş yaşındaymışım gibi hissediyorum kendimi." Hiçbir çaba göstermeden
yaptığım valstan sonra gülmeye başladım.
"Beş yaşında görünmüyorsun," diye mırıldandı,beni kendine doğru
çekti,artık ayaklarım havadaydı.
Dönerken Alice ile göz göze geldik ve bana cesaret verici bir şekilde
gülümsedi; ben de ona gülümsedim.Eğlendiğimin farkına varmak beni
şaşırttı.
"Pekâlâ, o kadar da değilmiş," diye itiraf ettim.
Ama Edward doğru bakıyordu ve öfkeliydi.
"Ne oldu?"diye sordum yüksek sesle.Bakışlarını takip etti ve onu
rahatsız eden şeyi gördüm.Jacop Black.Üzerinde takım elbise yerine uzun
kollu beyaz bir gömlek ve bir kravat vardı,saçları her zamanki gibi
taranmış ve atkuyruğu yapmıştı,bize doğru geliyordu.
Onu fark etmenin şaşkınlığından sonra elimde olmadan Jacop için kendimi
kötü hissettim.Acı çekiyor gibi bir hali vardı.Göz göze geldiğimizde
özür dilrcesine bana baktı.
"Düzgün davran!"dedim.
Edward'ın sesi sertti."Seninle konuşmak istiyor."
Jacop yanımıza gelmişti, yüzündeki utanç ve özür dileyen ifade şimdi
daha belirgindi.
"Merhaba Bella,senin de burada olacağını umuyordum."Jacop sanki bunun
tam tersini demek istiyor gibiydi.Ama gülüşü yine her zamanki gibi
sıcaktı.
"Merhaba Jacop," dedim gülerek."Nasıl gidiyor?" "Lafınızı kesmiyorum
ya?" diye sordu ilk defa Edward'a bakarak.Jacop'un Edward'a bakması için
kafasını kaldırmasına gerek olmadığını görmek beni şaşırtmıştı.Onu ilk
gördüğümden beri bir karış uzamıştı sanırım.
Edwrd'ın yüzü asılmıştı,ifadesi donuktu.Verdiği tek cevap beni
ayaklarının indirip bir adım geri atmak olmuştu.
"Teşekkürler,"dedi Jacop tatlı bir şekilde.
Edward sadece başını salladı,arkasına dönüp gitmeden önce bana dikkatle
baktı.
Jacop elini belime koydu ve omuzlarına koymak için ellerime uzandı.
"Vay Jake,senin boyun kaç oldu?"
"1.80," dedi kendini beğenmiş bir ifadeyle.
Aslında dans etmiyorduk,onun yerine bir sağa bir sola ayaklarımızı
hareket ettirmeden sallanıyorduk,bacağım dans etmemizi
imkansızlaştırıyordu.
"Bu gece buraya neden geldin?" diye sordum ilgisizce,bu sırada Edward'ın
vereceği tepkiyi de göz önüne bulunduruyordum.
"Babamın bu gece baloya gelmem için bana yirmi kâğıt verdiğine
inanabiliyor musun?" dedi utanarak.
"Evet,inanabiliyorum,"dedim."Umarım eğleniyorsundur.Hoşuna giden birini
buldun mu?" dedim duvara renkli şekerler gibi yaslanmış kızlara bakarak.
"Evet," dedi."Ama onu kapmışlar."
Kısa bir an bana baktı,sonra ikimiz de utanarak başımızı çevirdik.
"Bu arada, gerçekten çok güzel görünüyorsun," dedi çekingen bir şekilde.
"Hımm,teşekkürler.Neden sana buraya gelmen için para verdi?" diye sordum
hemen,aslına cevabı biliyordum.
Jacop konunun değişmesinden pek de memnun görünmüyordu,kafasını
çevirdi,yine rahatsız olmuştu."Dedi ki burası seninle konuşmam için
'güvenli' br yermiş.Yemin ederim bu bunak aklını kaçıyor."
kahkahasına zayıf bir şekilde eşlik ettim."Her neyse,bana dedi ki eğer
sana bir şey söylersem bana o ihtiyacm olan silindiri alacakmış,"diye
itiraf etti saf saf.
"Söyle bakalım o zama.Arabanı bir an önce tamamlamanı isterim," dedim
gülümseyerek.En azından bütün bu olanlara Jacob inanmıyordu.Bu, durumu
biraz olsun kolaylaştırıyordu.Edward duvara yaslanmış beni
izliyordu,pembe elbiseli bir kızın ona bktığının farkında değildi.
Jacop yine kafasını çevirdi,utnmıştı."Sakın kızma ama tamam mı?"
"Sana kızmama imkân yok Jacob," dedim."Ben Billy'e bile kızamam.Sadece
söylemen gerekeni söyle."
"Pekâlâ,bu çok aptalca ama üzgünüm Bella,senin erkek arkadaşından
ayrılmanı istiyor."
"Hâlâ batıl şeylere inanıyor değil mi?"
"Evet.Hele sen Phoenix'te kaza geçirdiğinde iyice delirdi.Hatta
inanmadı..."Jacob güvensiz güvensiz bir şekilde konuşmaya devam
ediyordu.
"Düştüğüme inanmadı."
"Düştüğünü biliyorum," dedi hemen.
"Edward'ın benim yaralanmamla bir ilgisi olduğunu düşünüyor."Bu bir soru
değildi ve söz vermeme rağmen sinirlenmiştim.
Jacob gözlerini benden kaçırdı.Ellerim boynunda,onunkilerse hâlâ belimde
olmasına rağmen dans etmiyorduk.
"Bak Jacob,muhtemelen Billy buna inanmayacaktır ama sadece bilgin olsun
diye söylüyorum; Edward benim hayatımı kurtardı." Bana baktı,sesimdeki
dürüstlük ilgisini çekmişti."Eğer Edward ve babası olmasaydı,ben çoktan
ölmüş olurdum."
"Biliyorum," dedi,benim bu içten konuşmam onu etkilemişe benziyordu.En
azından Billy'yi bu konuda bana inanmaya ikna edebilirdi.
"Jacob buraya gelip bana bunları söylemek zorunda kaldığın için
üzgünüm.Ama sen yine de silindiri alacaksın değil mi?" "Evet," diye
mırıldandı.Hâlâ üzgün görünüyordu.
"Başka bir şey daha var mı?" diye sordum.
"Boş ver," dedi. "Bir iş bulup parayı kendim biriktrebilirim."
Bana bakana kadar gözlerimi dikip ona baktım."Hadi söyle Jacop."
"Bu çok kötü."
"Önemli değil.Söyle," diye ısrar ettim.
"Tamam ama bu kulağa çok kötü geliyor," dedi. "Bunu sana seni uyarmak
için söylüyormuş,bu benim değil onun sözleri." Bir elini belimden
kaldırdı ve havaya tırnak işareti yaptı."...Sizi izliyor olacağız."
Vereceğim tepkiyi endişeyle bekliyordu.
Bu sahne sanki mafya filmlerinden alınmış gibiydi.Çok güldüm.
"Bunu yapmak zorunda kaldığın için üzgünümm Jake," dedim gülerek.
"O kadar da umrumda değil," dedi rahatlmış bir şekilde
gülümseyerek.Hızlıca elbiseme bakmıştı."Peki,ona cehenmene gitmesini
söylediğini söyleyeyim mi?" diye sordu ümitle.
"Hayır," dedim. "Ona teşekkür ettiğimi söyle.Bunu beni düşündüğü için
söylediğini biliyorum."
Şarkı bitti ve ben kollarımı çektim.
Şiş bacağıma baktı."Tekrar dans etmek ister misin? Ya da seni bir yere
oturtmaya yardım edeyim mi?"
Edward benim yerime cevap verdi."Tamam Jacob.Buradan sonrasını ben
hallederim."
Jacop kocaman gözlerle yanımızda duran Edward'a bakıyordu.
"Hey,geldiğini görmedim,"diye mırıldandı."Sanırım görüşürüz Bella." Geri
çekildi ve isteksizce bana el salladı.
Gülümsedim."Evet,sonra görüşürüz."
"Kusura bakma," dedi tekrar kapıya kapıya doğru yürümeden önce.
Diğer şarkı başladığında Edward tekrar kollarını bana doladı.Yavaş yavaş
dans etmek için hızlı bir şarkıydı ama bunun Edward için bir önemi
yoktu.Huzur içinde başımı göğsüne yasladım.
"İyi misin?" diye sordum dalga geçerek.
"Pek sayılmaz," dedi sertçe.
"Billy'e kızma.Charlie yüzünden benim için endişeleniyor.Kişisel bir şey
yok," dedim.
"Ben Billy'e kızgın değilim," diye düzeltti."Ama oğlu beni rahatsız
ediyor."
"Neden?"
"İlk önce, verdiğim sözü bozmama nede oldu."
Aklım karışmış bir şekilde ona bakıyordum.
Yarım ağızla güldü."Bu gece yanından hiç ayrılmayacağıma söz vermiştim,"
dedi.
"Hımm.Neyse seni affediyorum."
"Teşekkür ederim.Ama başka bir şey daha var," dedi kaşlarını çatarak.
"Sabırla bekliyorum."
"Sana güzel olmuşsun dedi."Sonunda başlamıştı."Bu aslında şu anki
görünüşüne yapılmış bir hakaret.Sen güzelden çok daha ötesin."
Güldüm."Sanki biraz taraf tutuyorsun."
"Bence ondan ondan değil.Ayrıca benim gözlerim mükemmel görür."
Ayaklarım ayaklarının üzerindeydi,beni iyice kendine yakn tutuyordu ve
yeniden dönmeye başladık.
"Bütün bu olanlar için bir açıklama yapacak mısın?" diye sordum.
Aklı karışmış bir şekilde bana baktı ve ben de anlamlı anlamlı krepon
kâğıttan süslemelere baktım.
Bir an düşündü ve ters yöne dönmeye başladı,beni kalabalığın içinden
spor salonunun arka kapısına doğru götürüyordu.Dans eden Jessica ve
Mike'ın bana baktıklarını fark ettim.Jessica el salladı ve ben de ona
gülümsedim.Angela da oradaydı, küçük Ben Cheney'in kolları arasında çok
mutlu görünüyordu;gözlerini onunkilerden ayıramıyordu.Lee ve
Samantha,Lauren ve Conner bize doğru bakıyorlardı.Ardından dışarıdaydık.
Yalnız kalı kalmaz,beni kollarının arasına ve ağaç gölgelerinin
altındaki banklara ulaşıncaya kadar kucağında taşıdı.Beni göğsüne
bastırarak oturdu.Ay çoktan yükselmişti,gri bulutların arasından
parlıyor ve beyaz ışığıyla Edward'ın yüzünü aydınlatıyordu.
"Konu?" diye sordum yumuşakça.Beni duymazdan geldi,aya bakıyordu.
"Yine alacakaranlık,"diye mırıldandı."Başka bir son daha.Günün ne kadar
mükemmel olduğunun önemi yok,her zaman sona ermek zorunda."
"Bazı şeyler sona ermek zorunda değil,"diye mırıldandım.
"Seni baloya getirdim,"dedi sessizce,sonunda soruma cevap
veriyordu,"çünkü hiçbir şeyi kaçırmanı istemiyorum.Seni hiçbir şeyden
uzak tutmak istemiyorum.İnsan olmak istiyorum.Hayatının ,ben bin dokuz
yüzlerde ölmüş olsaydım nasıl olacaksa öyle olmasını istiyorum."
Sözleri beni ürpertti,ardından kızgınlıkla başımı salladım."Peki,kendi
isteğimle bu baloya asla gelmeyeceğimi neden anlamıyorsun?Benden
binlerce kat daha güçlü olmasaydın,beni buraya getirmene asla izin
vermezdim."
Gülümsedi,"O kadar da kötü değil,bunu kendin söyledin."
"Çünkü seninle birlikteyim."
Bir anlığına sessiz kaldık;o aya bakmaya başladı, ben de ona.Normal bir
insanın hayatını yaşamakla hiç ilgilendiğimi ona anlatmanın bir yolunu
bulmak isterdim.
"Bana bir şey mi söyleyeceksin?"diye sordu,bana bakıyordu."Ben 'ebedi'
değil miyim?"
"Bunu bana sen söyleyeceksin," diye ısrar etti,sırıtıyordu.
Kısa süre içinde bu konuşmadan pişman olacağımı biliyordum."Güzel."
"Seni buraya getirdiğimi anladığında gerçekten çok şaşırdım,"diye
başladı sözlerine.
"Evet şaşırdım," dedim sözünü keserek.
"Kesinlikle," dedi."Ama başka bir teorin olmalı...Merak ediyorum - neden
böyle giyindiğini düşündün?"
Evet,pişman olmuştum.Tereddütle dudaklarımı büktüm."Bunu sana söylemek
istemiyorum."
"Sçz verdin,"diye karşı çıktı.
"Biliyorum."
"Sorun nedir?"
Kendini tutmanın utanç verici bir şey olduğunu düşündüğünü
biliyordum."Seni üzeceğini ya da kızdıracağını düşünüyorum."
Söylediklerimi düşünürken kaşlarını çattı."Yine de bilmek
istiyorum,söyler misin lütfen?"
Derin bir nefes aldım.O da bekledi.
"Pekâlâ,ben düşündüm ki bugün önemli bir gün.Ama böyle insanlara özgü
basmakalıp bir şey değil,balo değil yani,"dedim.
"İnsanlara özgü mü?" diye sordu.Anahtar kelimeyi bulmuştu.
Elbiseme baktım,bir şifon parçasıyla oynamaya başladım.Sessizce beni
bekliyordu.
"Pekâlâ," dedim."Ben fikrini deiştirdiğini bunca olandan sonra beni
değiştireceğini düşündüm."
Yüzünde bir sürü ifade belirdi.Bazılarını
tanıyabilmiştim;öfke,acı...Sonra kendini topladı ve mutlu bşr ifadeye
büründü.
"Sen bunun resmi kıyafet giyilen bir tören olduğunu düşündün değil mi?"
diye dalga geçti.
Utancımı gizlemeye çalışıyordum."Ben bu işlerin nasıl olduğunu
bilmiyorum.Ban göre balodan daha mantıklı."Hala gülüyordu."Komik
değil,"dedim.
"Evet,haklısın,komik değil,"dedi yüzündeki gülümseme giderek
azalmıştı."Ben senin ciddi olduğunu varsaymak yerine,bunu bir şaka
olarak almayı trcih ederdim."
"Ama ben ciddiyim."
Derin bir nefes aldı."Biliyorum.Gerçekten bu kadar isteklisin değil mi?
Gözlerinin derinliklerinde acı vardı.Dudaklarımı ısırdım ve evet
anlamında başımı salladım.
"Bunun bir son olması için bu kadar hazırsın,"diye mırıldandı kendi
kendine."Henüz hayatının başındayken,hayatının alacakaranlığını yaşamak
istiyorsun.Her şeyden vazgeçmeye hazırsın."
"Bu bir son değil,bir başlangıç,"diye itiraz ettim."Ben buna
değmem,"dedi üzgün bir şekilde.
"Bana kendimi tam olarak göremediğimi söylemiştin,hatırlıyor musun?"diye
sordum kaşlarımı kaldırarak."Sende de aynı körlük var."
"Ben ne olduğumu biliyorum."
Derin iç geçirdim.
Uzun süre yüzüme baktı.
"O zaman hazırsın öyle mi?" diye sordu."Hımm," dedim yutkunarak."Evet?"
Gülümsedi ve soğuk dudakları çenemin altına değene kadar eğildi.
"Şimdi mi?" diye fısıldadı,nefesini boynumda hissediyordum.Elimde
olmadan titredim.
"Evet," diye fısıldadım.Eğer numara yaptığımı düşünseydi hayal
kırıklığına uğrardı.Ben çoktan kararımı vermiştim ve bundan
emindim.Vücudumun bir tahtakadar sert ve kalbimin deli gibi atmasının
bir önemi yoktu.
Güldü ve geri çekildi.Yüzünde hayal kırıklığı vardı.
"Bu kadar çabuk pes edeceğime inanmadın herhalde," dedi dalga geçerek.
"Bir kız hayatl kurabilir."
Kaşlarını kaldırdı."Senin hayalin bu mu?Bir canavar olmak mı?"
"Tam olarak değil,"dedim.Bu sözcüğü kaşlarımı çatmıştım.
Yüz ifadesi değişti,sesimdeki acıyı duymak onu hem yumuşatmış, hem de
üzmüştü."
"Bella."Parmaklarını dudaklarımda gezdiriyordu."Senin yanında
kalacağım,bu yetmez mi?"
"Şimdilik yeter."
Bu inadım karşısında kaşlarını çattı.Bu gece kimse vazgeçmeyecekti.
Yüzüne dokundum."Bak,"dedim."Seni bu dünyadaki her şeyden daha çok
seviyorum.Bu yetmez mi?"
"Evet,yeter,"diyerek cevap verdi gülümseyerek."Sonsuza kadar yeter."
Soğuk dudaklarını boynuma bastırmak için bir kez daha eğildi.




Alıntıdır !
Admin
Admin
Kontes
Kontes

Mesaj Sayısı : 157
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 11/07/10
Yaş : 28
Nerden : Yalova

https://twilightserisi-tr.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz