Twilight
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

New Moon 7. Bölüm (TEKRAR)

Aşağa gitmek

New Moon 7. Bölüm (TEKRAR) Empty New Moon 7. Bölüm (TEKRAR)

Mesaj tarafından ilaydædward Çarş. Tem. 14, 2010 7:12 pm

7.TEKRAR

Burada ne halt ettiğimden emin değildim. Kendimi zombi sersemliğine döndürmeye mi uğraşıyordum? Mazoşist mi olmuştum? Kendime işkence etmekten zevk mi alıyordum?Bir an önce La Push’a gitmeliydim.Jacob’ın yanında kendimi oldukça iyi hissediyordum.Bunu yapmak hiç sağlıklı değildi.Fakat yine de, yavaşça geniş şeritten gitmeye devam ettim.Ağaçlar yolun üzerinde yeşil canlı bir tünel gibi uzanıyordu.Ellerim titriyordu, direksiyonu daha sıkı kavradım.Bunu yapmamın nedenlerinden bir tanesi de kabusumda yer almasındandı.Şimdi uyanıktım ve rüyanın boşluğu, bir köpeğin kemiği kemirmesi gibi sinirlerimi kemiriyordu.Aramam gereken bir şey vardı.Ulaşılamaz ve imkansız, umursamaz ve çılgın… ama orada bir yerdeydi .Buna inanmalıydım.Diğer bir sebep de bugün okulda hissettiğim garip tekrar hissiydi,tarihin aynı olmasıydı.Her şeye yeniden başlıyormuş gibi hissetmemdi.Kelimeler sessizce kafamda uçuştu, sanki, onları duymaktan ziyade okuyordum:
‘‘Hiç var olmamışım gibi olacak.’’
Buraya geliş nedenimi iki ayrı sebebe ayırarak kendime yalan söylüyordum. Gelmemdeki en güçlü motivasyonu kendi kendime itiraf edemiyordum. Zihnim sağlıklı bir şekilde çalışmıyordu.Gerçek şu ki, onun sesini tekrar duymak istiyordum, aynı Cuma akşamı garip bir hayalde duyduğum gibi.Mükemmel ve tatlı bir yumuşaklıkta gelen sesini hiç acı duymadan hatırlıyordum.Hiç bitmiyordu, acı beni tekrar bulmuştu.Bu salaklıkla bulacağından da emindim zaten.Ama onu duyabildiğim bu hassas dakikaların dayanılmaz bir cazibesi vardı.Bu tecrübeyi tekrar yaşamak için bir yol bulmalıydım…Aslında tecrübe demek çok doğru değil,olay.Anahtar kelimenin dejavu olduğunu umuyordum.İte o yüzden onun evine gidiyordum, o uğursuz doğum günümden beri aylardır gitmediğim yere.Büyümüş çalıların arasında ilerliyordum.Yol, yaramı açtıkça açıyordu.Daha hızlı gitmeye başladım.İyice tedirgin olmaya başlamıştım.Ne kadar zamandır yoldaydım?Çoktan eve gelmiş olmam gerekmiyor muydu?Yolun kenarındaki ağaçlar o kadar büyümüştü ki hiçbir şey tanıdık gelmiyordu.
Ya bulamazsam? Titredim.Ya etrafta dokunulur bir kanıt yoksa? Bir anda ağaçların arasında boşluk oldu.Eğreti otlar evin etrafındaki otlaktan içeriye süzülmüş, sedir ağaçlarının etrafını sarmıştı, hatta verandayı bile kaplamıştı.Sanki bahçeyi sel basmıştı; bel hizasında tüyden dalgalarla.İşte ev oradaydı, ama aynı değildi.Aslında dışarıdan bakınca hiçbir şey değişmemişti.Boş olduğu camlardan belli oluyordu.Ürkütücüydü.Bu evi ilk gördüğüm günü hatırladım,ne kadar da güzeldi,Şimdi ise vampirlerin uğrak yeri gibi duruyordu.
Frene bastım uzaklara baktım.Daha ileriye gitmeye korkuyordum.Ama hiçbir şey olmadı,Hiç ses duymuyordum.Motoru çalışır vaziyette bıraktım ve otlardan oluşmuş denizin içine atladım.Belki, aynı Cuma akşamı olduğu gibi, eğer ileriye doğru yürürsem…
Boşluğa doğru yaklaştım,yavaşça ilerledim.Kamyonetimden gelen yüksek homurtular beni rahatlatıyordu.Veranda merdivenlerine yaklaştığımda durdum çünkü orada hiçbir şey yoktu, onun varlığını da.Ev somut olarak buradaydı ama çok fazla bir şey ifade etmiyordu.Bu somut gerçek asla kabuslarımın önüne geçemezdi.Daha fazla yaklaşmadım.Camdan içeriye bakmak istemiyordum.Neyi görmenin benim için daha zor olacağından emin değildim.Eğer odalarda eşya yoksa, boşluktan yankı yapacaktı ve bu kesinlikle canımı acıtacaktı.Aynı büyükannemin cenazesindeki gibi…Annem dışarıda beklemem için ısrar etmişti.Ninemi öyle görmememin benim için daha iyi olacağını söylemişti, onu öyle hatırlamam iyi olmayacaktı.
Hiçbir değişiklik olmaması daha kötü olmayacak mıydı?Eğer koltuklar son gördüğüm gibi duruyorlarsa, duvarlardaki tabloları piyano hala yerindeyse?Ya her şey, hiç dokunulmamış ve unutulmuş bir şekilde yerinde duruyorsa?
Aynı benim gibi.
Boşluğa arkamı döndüm ve kamyonetime doğru hızla yürüdüm, neredeyse koşuyordum. Tekrar insanların arasına dönme fikri beni tedirgin ediyordu.Kendimi iğren bir şekilde boş hissediyordum, o an Jacob’ı görmek istedim.Belki de yeni bir hastalık geliştiriyordum.Bu, aynı hissizliğim gibi başka bir alışkanlıktı.Umrumda değildi.Gaza sonuna kadar bastım.
Jacob beni bekliyordu. Onu görür görmez, göğsümdeki sıkışma hissi kayboldu.Artık daha rahat nefes alabiliyordum.
‘‘Hey Bella’’diye seslendi.
Gülümsedim.’’Hey Jacop’’dedim, bir yandan da camdan bakan Billy'ye el salladım.
''Haydi işe koyulalım''dedi. Sesi kısık çıkmıştı ama oldukça hevesliydi.
''Cidden, benden hala bıkmadın mı?''diye sordum gülerek.Birinin arkadaşlığına çaresizce ihtiyacım olduğunu düşünüyor olmalıydı.Jacop garaja doğru yürüdü.
''Hayır.Henüz değil''
''Lütfen senin sinirlerini gerdiğim zaman bana sçyle.Senin için sıkıntı olmak istemiyorum.''
''Tamam''Kahkaha attı.''Ama emin ol bunu istemezdin.''
Garaja girdiğimde,kırmızı motosikletin dik duruyor olmasına şaşırdım.Bir metal yığınından ziyade tam bir motorsiklet gibi duruyordu.
''Jake sen inanılmazsın'' diye haykırdım.
Bir kahkaha attı. ''Bir projem olduğunda kendimi kaybediyorum'' Omuz silkti.''Eğer biraz aklım olsaydı,onu biraz daha geç bitirirdim.''
''Neden?''
Yere baktı.Uzun süre cevap vermediği için sorumu duymadığını zannettim.Sonunda cevap verdi.
''Bella, eğer sana bu notosikletleri tamir edemeyeceğimi söylesem, ne derdin?''
Hemen cevap vermedim.Başını kaldırıdı ve yüzüme baktı.
''Derdim ki...Bu çok kötü, ama başka şeyler yapabiliriz.Hatta çok çaresiz kalırsak, ödev bile yapabiliriz.''
Jacop gülümsedi,rahatlamış görünüyordu.Motorun yanına diz çöktü ve eline bir ingiliz anahtarı aldı.
''Yani, tamiri bitirmiş olsam da yanıma gelirdin, öyle mi?''
''Bunun için mi sormuştun?'' Başımı salladım.''Sanırım senin mekanik yeteneklerinden faydalanıyorum.Ama sen benim gelmemi istediğin sürece burada olacağım.'2
''Tekrar Quili görmek için, değil mi?'' diye dalga geçti.
''Beni yakaldın.''
Kıkırdadı.''Gerçekten benimle vakit geçirmeyi seviyor musun?'' diye sordu hayretle.
''Hem de çok.Bunu sana kanıtlayacağım.Yarın çalışmam gerekiyır ama çarşamba günü mekanik olmayan şeyler yapabiliriz.''
''Ne gibi?''
''Hiçbir fikrim yok.Bizim eve gidebiliriz.Ödevlerini getirebilirsin.Geri kalmış olmalısın çünkü ben bir hayli geri kaldım.''
''Ödev yapmak güzel bir fikir.''
''Evet'' diye onayladım.''Bazen sorumluluklarımıza sahiğ çıksak iyi olur çünkü Billy ve Charlie bizim yakamızı bırakmayacaklar.''İkimizden bir arada bahsetmem hoşuna gitmişti,gözleri bir an ışıl ışıl oldu.
''Haftada bir gün ödev yapalım mı?''
''Belki de iki kere yapsak daha iyi olur.'' dedim, bugün verilen yığınla ödevi düşünerek.
Derin bir nefes aldı.Alet kutusunun yanındaki market poşetlerine uzandı.İki kutu gazoz çıkarttı ve bir tanesini açarak bana uzattı.Sonra ikinciyi açtı ve resmi bir havada kaldırdı,
''O zaman sorumluluk duygumuza'' diyerek kadeh kaldırıdı.
''Haftada iki kere.''
Ve geride kalan diğer günlerdeki sorumluluğumuza'' diye ekledim.
Gülümseyerek kutusuyla kutuma vurdu.
***
Eve planladığımdan daha geç gittim.Charlie beni beklemektense pizza sipariş etmişti.Özür dilemememi istedi.
''Umrumd değil'' dedi.''Zaren yemek yapmaya ara vermenin zamanı gelmişti''
Benim tekrar normal bir insan gibi davranmamdan mutluluk duyduğunu biliyordum.Ödevlerime başlamadan önce e-postalarımı kontrol ettim.Renee'den uzun bir cevap gelmişti.Ona yazdığım her detaya yorum yazmıştı.Ona tekrar, yorucu ve uzun günümle ilgili bir e-posta yazdım.Motosiklet hariç her şeyi.Kaygısız Renee bile motosikletleri duyunca panik olabilirdi.Salı gün okul şöyle böyleydi.Angela ve Mike bana kucaklarını açtılar, ki son aylardaki anormal davranışlarımı düşünecek olursak bu büyük bir kibarlıktı.Jess daha dirençliydi.Acaba Port Angeles'ta olanlar için benden yazılı özür mü bekliyordu?Mike, işteyken daha konuşkan ve hareketliydi.Sanki bir sömestr boyunca konuşacaklarını biriktirmişti ve şimdi hepsi taşıyordu.Onunla beraber gülüp kahkaha atabildiğimi fark ettim fakat yine de onunlayken Jacop'ın yanında olduğum kadar rahat değildim.Mesai bitimine kadar oldukça iyi vakit geçirdik.Ben iş yeleğimi çıkartıp tezgahın altına koyarken, Mike da kapalı talebasını asıyordu.
''Bu akşam çok eğlendim'' dedi mutlu mutlu gülümseyerek.
''Evet'' dedim.Aslında bütün öğleden sonrasını garajda geçirmeyi tercih ederdim.
''Geçen hafta filmden erken çıkman kötü olmuş.''
Böyle düşünmüş olmasına şaşırmıştım.Omuzlarımı silktim.''Sanırım korkağın tekiyim.''
''Söylemek istediğim, hoşuna gidebilecek daha iyi bir filme gitmelisin.''
''Hmm'' diye mırıldandım, hala şaşkındım.
''Bu cumaya ne dersin?Benimle.Mesela korkunç olmayan bir filme gidebiliriz.''
Dudağımı ısırdım.Mike'la aramızdakileri berbat etmek istemiyordum.Hele de yaptığım çılgınlığı affeden az sayıda insandan biri olduğu için.Ama yine de, beraber çıkma fikri bana oldukça uzak geliyordu.Sanki bu yıl hiç yaşanmamıştı.Keşke yine Jess'i bahane olarak kullanabilseydim.
''Çıkmak gibi mi?'' diye sordum.Bu durumun üstesinden gelebilmek için muhtemelen en iyi tutum dürüstlük olacaktı.Ses tonumun değiştiğini farkedince,
''Eğer istersen.Ama öyle olmak zorunda değil'' dedi.
''Ben kimseyle çıkmıyorum'' dedim yavaşça, bir yandan bunun ne kadar doğru olduğunun farkına vararak.Bütün dünya bana oldukça uzak görünüyordu.
''Sadece arkadaş olarak?''Mavi gözleri artık o kadar da istekli görünmüyordu.Gerçekten arkadaş olabileceğimizi istemesini diledim.
''İyi olabilirdi.Ama bu cuma çok önceden bir plan yapmıştım.Haftaya ne dersin?''
''Ne yapacaksın?'' diye sordu.
''Ödev.Bir arkadaşımla ödev yapmayı planlamıştık''
''Ah, tamam o zaman.Belki haftaya yaparız.''
Arabama kadar bana eşlik etti, eskisine kıyasla daha az istekliydi.Bana Forks'taki ilk aylarımı hatırlattı.Çevrem genişti ama şimdi her şey yankı gibiydi.Alıştığı ilgiden yoksun boş bir yankı.Bir sonraki gece, Jacop'la beni salonun yerine yayılmış kitapların içine gömülnüş gören Charlie hiç de şaşırmış görünmüyordu.Sanırım Billy ve Charlie arkamızdan konuşuyorlardı.
''Selam çocuklar'' dedi ve gözleri mutfakta dolandı.Bütün öğleden sonramı harcayarak uğraştığım lazanyanın kokusu bütün holü sarmıştı.Bu işe gittikçe iyi oluyordum, hem de ısmarlanan pizzaları telafi etmek için daha çok çaba gösteriyordum.Jacop akşam yemeğe kaldı ve giderken bir tabak da Billy'ye götürdü.Cuma günü garajdaydık ve cumartesi, Newton'daki mesimden sonra tekrar ödev yaptık.Charlie de gönül rahatlığıyla Harry'yle balığa çıktı.Döndüğünde, biz ödevlerimizi bitirmiş, Discovery Kanalı'nda Canavar Garaj belgeselini seyrediyorduk.
''Sanırım gitsem iyi olacak'' dedi Jacop iç çekerek.''Tahmin ettiğimden daha geç olmuş''
''Tamam nasıl istersen'' dedim üzgün bir ses tonuyla.''Seni eve bırakırım.''
İsteksizliğim hoşuna gitmiş gibiydi.
''Yarın tekrar iş başına''Kamyonetin içinde duulmayacağımız için raharça söyledim.''Kaçta gelmemi istersin?''
''Ben seni ararım, tamam mı?'' dedi.Sesinde açıklanamayacak bir heyecan vardı.
''Tamam''Kaşlarımı çattım, neler olduğunu merak etmiştim.Gülümsemesi bütün yüzüne yayıldı.Ertesi gün Jacop'ın beni aramasını beklerken evi temizledim ve dün geceki kabusun etkisini üzerimden atmaya çalıştım.Sahne değişmişti.Bu sefer geniş otlağın ve kocaman ağaçların içinde amaçsızca dolanıyordum.Kaybolmuştum ve yalnızdım.Geçen hafta yaptığım aptal yolculuk yüzünden kendimi tekmelemek istedim.Rüyayı aklımdan ıkartmaya çalıştım.Keşke bir yerde kilitli olsaydım ve hiç kaçamasaydım.Charlie dışarıda motorunu siliyordu.Telefon çalınca tuvaleti temizlediğim fırçayı yerine bırakıp aşağıya koşturdum.
Nefes nefese kalmış bir halde ''Alo?'' dedim.
''Bella'' Jacop, garip,resmi bir ses tonula.
''Selam jake''
''Sanırım...Bir randevumuz var'' dedi imalı bir şekilde.
Anlamam için bir saniye geçti.''Bittiler mi?İnanamıyorum!''
Harika bir zamanlamaydı, beni kabuslarımdan ve içimdeki delikten kurtaracak bir şeye ihtiyacım vardı.
''Evet, çalışıyorlar''
''Jacop, sen tanıdığım en yetenekli ve en mükemmel insansın.Bunun için sana on yaş veriyorum''
''Süper artık orta yaşlıyım''
Bir kahkaha attım.''Hemen geliyorum!''
Temizlik malzemelerini dolaba sıkıştırdım ve ceketimi aldım.
''Jake'i görmeye mi gidiyorsun'' dedi Charlie yanından geçerken.
''Evet'' dedim ve kamyonete atladım.
''Bende istasyona gideceğim'' diye seslendi.
''Tamam'' diye bağırdım ve motoru çalıştırdım.
Charlie başka bir şey daha söyledi ama motorun gürültüsünden ne dediğini anlayamadım.Sanki ''Yangın mı var?'' der gibiydi.Motosikletleri dışarıya çıkartmak kolay olsun diye kamyoneti Black'lerin evinin dış tarafına park ettim.İki parlak motosiklet, biri kırmızı biri siyah, çalılığın altına gizlenmişti ve evden görülmesi imkansızdı.Jacop hazırdı.Gidonlara mavi kurdele sarmıştı.Jacop evden koşarak gelirken kahkahayla gülüyordum.
''Hazır mısın?'' diye sordu kısık bir sesle.Gözleri parıl parıdı.
''Evet'' dedim ama kendimi önceden olduğu kadar heyecanlı hissetmiyordum.Kendimi motorun üzerinde hayal etmeye çalıştım.Jacop motorları kamyonetin üzerine taşıdı ve gözükmesinler diye yana yatırdı.
''Haydi gidelim'' dedi.Heyecanlıydı.''Bizi kimsenin göremeyeceği iyi yer biliyorum''
Kasabanın güneyine doğru yol aldık.Toprak yol,aırmanın bir içinden bir kenarından gidiyordu,bazen sırf ağaç vardı ve bazen de Pasifik Okyanusu'nun ufka doğru uzanan nefes kesen görüntüsü.Sahilden yüksekteydik,plajın üzerindeki tepelerden gidiyorduk ve manzara tek kelimeyle muhteşemdi.Hem yola hem de okyanusa bakabileyim diye, yavaş sürüyordum.Jacop motorları nasıl bitirdiğini anlatıyordu ama açıklamaları oldukça teknik olduğundan fazla dikkatimi vermiyordum.Tam o sırada kayaşığın ucunda,uçurumun dibinde dört kişinin durduğunu fark ettim.Mesafeden yaşlarını tahmin etmem güçtü ama erkek olduklarını anlamıştım.Havanın serinliğine rağmen üzerlerinde bir tek şort vardı.Ben bakarken uzun olan kişi kenara yaklaştı.Otomatik olarak yavaşladım, ayağım feren pedalının üzerinde duruyordu.Ve adam bir anda kendini uçurumdan attı.
''Hayıııır!'' diye bağırdım ve frene bastım.
''Ne oldu?'' diye bağırdı Jacop
''Adam kendisini uçurumdan aşağıya attı!Neden onu durdurmadılar!Ambulans çağırmalıyız!''Kapıyı açıp dışarıya fırladım.Telefon için en yakın yer Billy'nin eviydi.Gördüklerime inanamıyordum.Belki de gördüklerimin hepsi bilinçaltımın bana oynadığı oyundu.Jacop gülmeye başlayınca ona bakmak için döndüm.Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyordu?
''Yamaç dalışı yapıyorlar Bella.Spor.Biliyorsun,La Push'ta alışveriş merkezi yok''
''Yamaç dalışı mı?''Afallamıştım, ikinci adam kenara yaklaşırken inanamayarak baktım.Adam kayalığın ucunda durdu, mutlu bir şekilde kendini bıraktı ve koyu gri dalgaların içine daldı.
''Çok yüksek'' dedim arkama yaslanarak, hala kalan iki dalgıca bakıyordum.''Otuz metre kadar olmalı''
''Evet, bazılarımız daha aiağılardan atlıyoruz, yarı mesafesindeki kayayı görüyor musun tam oradan.''Gösterdiği yer daha makul yükseklikteydi.
''Bu adamlar çıldırmış.Muhtemelen ne kadar cesur olduklarını göstermeye çalışıyorlar.Yani, bugün oldukça soğuk.Su da sıcak değildir herhalde.''
Suratı asıldı, konuşmam onu kırmış gibiydi.Biraz şaşırdım.Sanki Jacop hiç üzülmezmiş gibi geliyordu.
''Sende mi atlıyorsun?''
''Tabi,tabi''Omuz silkti gülümsedi.''Odukça eğlenceli.Biraz korkunç aslında''
Tekrar tepeye baktım, üçüncü adam kenara yaklaşıyordu.Hayatımda hiç bu kadar dünyayı umursamadan yapılan bir şey görmemiştim.Gülümsedim.''Jake, beni yamaç dalışına götürmelisin''Kaşlarını çattı.''Bella,Sam için ambulans çağırmak üzereydin'' diye hatırlattı.Uzaktan atlayanı tanımış olmasına şaşırdım.
''Denemek istiyorum'' diye ısrar ettim.Arabadan indim.
Jacop bileğimden tuttu.''Bugün değil tamam mı? En azından daha sıcak bir günü bekleyemez miyiz?''
''Tamam'' diye onayladım.Esen rüzgarda tüylerim diken diken olmuştu.''Ama yakında gitmek isterim''
''Yakında''Gözlerini devirdi.''Bazen çok garip davranıyorsun,Bella farkında mısın?''
Derin bir iç çektim ''Evet''
''Ve en tepeden atlamayacağız''
İzlemeye devam ettim,büyülenmiştim.Üçüncü adam hızla koşarak kendini daha da ileriye doğru attı ve burgulu bir dalış yaptı.Kendini oldukça özgür hissediyor olmalıydı.Hiç bir şey düşünmüyor ve umursamıyor gibi.
''Bana uyar'' dedim. ''En azından ilkinde çıkmayız''
Bu sefer iç çekme sırası Jacop'taydı.
''Motosikletleri deneyecek miyiz, denemeyecekmiyiz?''
''Tamam,tamam'' dedim.Uçurumdan atlayan son insandan gözlerimi ayırdım ve kapıyı kapattım.Motor hala gürültülü bir şekilde çalışıyordu.Tekrar yola koyulduk.
''Ee kim bu çılgın çoçuklar?'' diye sordum merakla.
''La Push çetesi''
''Çete mi?'' diye sordum.Sesim etkilenmiş gibi çıkmıştı.Tepkime kahkahayla cevap verdi.
''Öyle değil, sanki bozulmuş güvenlik kameraları gibidirler.Kavga etmezler, barışı sağlarlar''Homurdandı''Makah civarından gelen bir adam vardı, bizden büyük, korkunç görünüşlü.Çocuklara esrar sattığına dairdedikodular dolanmaya başladıve Sam Uley ile yandaşları, bu adamı bizim topraklarımızdan uzaklaştırdılar.Tek bildikleri bizim topraklar ve kabilenin onuru...Gittikçe saçma olmaya başladı.Embry,Sam'in meclisle bir ilişkisi olduğunu söyledi.''
Kafasını salladı yüzünde bir burukluk vardı. ''Embry,Leah Cleanvater'dan duymuş.Onlar kendilerine 'koruyucular' gibi bir isim takmışlar.''
Jacop, sanki bir şeye vuracakmış gibi yumruklarını sıktı.Onun bu yanını hiç görmemiştim.Sam Uley'in adını duyduğuma şaşırmıştım.Görüntüsünün tekrar kabuslarıma girmesini istemiyordum, o yüzden dikkatimi dağıttım.''Onlardan pek hoşlanmıyorsun.''
''Çok mu belli ediyorum?'' diye sordu.
''Aslında...Kötü bir şey yaptıkları yok.''Onu rahatlatmaya, tekrar neşelenmesini sağlamaya çalştı.''Rahatsız edici bir şekilde, çete için iyi tipler.''
''Evet.Rahatsız edici iyi bir kelime.Sürekli gösteriş yapıyorlar,bu yamaç dalışı gibi.Şey sanki sert adamlar gibi.Bir keresinde Embry ve Quil'le dükkandaydım, geçen dönem, ve Sam, yandaşları Jared ve Paul'le beraber geldi.Quil bir şey söyledi, ne kadar kocaman ağzın var gibi bir şey, ve bu Paul'u kızdırdı.Gözleri karardı.Delirmiş gibiydi, titriyordu.Sam, elini Paul'un göğsüne koydu ve kafasını salladı.Paul bir dakika boyunca ona baktı ve sakinleşti.Dürüst olmak gerekirse, onu sakinleştiren Sam'di.Sanki Sam onu durdurmasa, Paul bizi parçalayacaktı.Sanki kötü bir kovboy filmi gibi.Biliyorsun, Sam oldukça büyük biri, yirmi yaşında.Ama Paul sadece on altı yaşında ve benden kısa,Quil kadar da iri değil.Sanırım aramızdan biri onu kolaylıkla alt edebilie.''
''Sert çokcuklar'' diye onayladım.Kafamda canlandırabiliyordum ve bu düşünce bana bir şeyler hatırlattı...Uzun boylu, koyu tenli üç adam babamın salonunda duruyorlardı.Ben kanepede uzanmıştım ve yanımda Dr.Gerandy ve charlie vardı...Onlar Sam'in çetesi miydi? Kendimi karanlık hatıralardan başka tarafa çekmek için hemen konuşmaya başladım. ''Sam bu tip işler için biraz fazla yaşlı değil mi?''
''Evet.Onun üniversiteye gitmesi gerekiyor ama o gitmedi.Ve hiç kimse bunu unursamadı.Kasaba meclisi, ablam yarım bursu geri çevirip evlendiğinde bir ton laf etmişti.Ama hayır,Sam Uley asla yanlış yapamaz.''
Yüzünde daha önce hiç görmediğim çirkin çizgiler oluştu ve ilk bakışta anlayamadığım bir şey gördüm.
''Oldukça rahatsız edici ve...garip görünüyor.Ama neden bunu bu kadar kişisel algıladığını anlamıyoum.''Yüzüne baktım ve onu kızdırmadığımı umdum.Sakinleşti ve camdan dışarıya bakmaya başladı.
''Çıkışı kaçırdın.'' dedi tekdüze bir sesle.
GFeniş bir U dönüşü yaptım.Neredeyse yolun ucundaki ağaca çarpıyordum.
''Önceden haber verdiğin için çok sağ ol''diye homurdandım.
''Üzgünüm, dikkat etmiyordum.''
Bir süre sessiz kaldık.
''Buralarda, herhangi bir yerde durabilirsin.'' dedi yumuşak bir ses tonuyla.
Kenara çektim ve motoru durdurdum.Kulaklarım, sessizliğe rağmen uğulduyordu.Dışarıya çıktık ve Jacop, arkadan motorları indirmeye gitt.Yüz ifadesini okumaya çalışıyordum.Bir şeylerin onu rahatsız ettiği belliydi.Sinirine dokunmuş olmalıydım.Hafifçe gülümsedi ve kırmızı motoru indirdi.''Geçmiş doğum günün kutlu olsun.Hazır mısın?''
''Sanırım''Motor, artık tehdit ve korku dolu gözüküyordu.
''Yavaştan alacağız'' diye söz verdi.Kendi motorunu indirmek için gittiğinde, dikkatli bir şekilde motorumu kamyonete yasladım.
''Jake..'' dedim çekinerek.
''Evet?''
''Seni bu kadar rahatsız eden ne?Şu Sam meselesinden bahsediyorum.Yoksa başka bir şeyler mi var?''Yüzünü ekşitmişti ama sinirli gözükmüyordu.Toprağa baktı ayağıyla ön tekerliğin önüne vurmaya başladı.Sanki zaman kazanmak istiyordu.Derin bir nefes aldı.
''Sadece... bana karşı davranışı.Beni çıldırtıyor.''Kelimeler ağzından hızlı hızlı çıkıyordu.''Biliyorsun mecliste eşitlik olması gerekiyor ve eğer lider olacak biri varsa, o da babam.Neden insanların ona öyle davrandığını anlayamıyorum.Neden onun düşünceleri bu kadar önemli?Babası ve babasının babasıyla bir ilgisi olmalı.Benim büyük büyükbabam Ephraim Black, sonuncu şefti ve belki de bu yüzden hala Billy'yi dinliyorlar.Ama ben de herkes gibiyim.Hiç kimse bana özel davranmıyordu, bugüne kadar.''
''Sam sana özel mi davranıyor?''
''Evet'' dedi, korku dolu gözlerle bana bakarak.''Bana, sanki benden bir şeyler bekliyormuş gibi bakıyor...Sanki onun aptal çetesine katılacakmışım gibi.Bana, diğerlerinden daha çok ilgi gösteriyor ve bundan nefret ediyorum.''
''Hiçbir şeye katılmak zorunda değilsin.''Sesim sert çıkmıştı.Bu Jacop'ı gerçekten üzüyormuş gibi göünüyordu ve beni de çileden çıkarmıştı.Bu 'koruyucular' kendilerini ne zannediyorlardı?
''Evet'' Ayağı tekerleğin önünde ritmik olarak gidip geliyordu.
''Ne?'' Başka bir şeyler daha olduğunu fark ettim.
Kaşları çatıldı, yüzü kızgın olmaktan ziyade üzgün gibiydi.''Embry.Son günlerde benden uzak duruyor.''
Bunun konuyla ilgisini anlayamadım.Acaba bunun sebebi ben miydim?''Benimle çok vakit geçirdin,'' diye hatırlattım.Kendimi biraz bencil hissettim.
''Hayır, ondan değil.Ve sadece ben de değil, Quil ve diğer herkes.Embry, bir hafta boyunca gelmedi, evine uğradık ama orada da yoktu.Geri geldiğinde, sanki çıldırmış gibiydi.Korkmuştu.Quil ve ben, ne olduğunu anlattırmaya çalıştık ama ikimizle de konuşmadı.''
Tedirginlikle dudaklarımı ısırarak Jacop'a baktım, gerçekten de korkuyordu.Bana bakmadı.Lastiği tekmelemeye devam ediyordu.
''Sonra bu hafta, Embry'yi, Sam ve diğerleriyle takılırken gördük.Bugün yamçta da vardı.''Sesi kısık ve sertti.
Sonunda bana baktı. ''Bella, benden çok onu rahatsız ederlerdi.Onlarla hiçbir şey yapmak istemezdi.Ama şimdi sürekli Sam'in etrafında dolaşıyor, sanki mezhebe katılmış gibi.''
''Paul de aynı şekilde.Tamamen aynı durum.O da Sam'le arkadaş falan değildi.Sonra okula bir iki hafta gelmedi ve döndüğünde, Sam onun sahibi olmuştu.Bu ne anlama geliyor bilmiyorum.Çözemiyorum, ama çözmem gerektiğini biliyorum çünkü Embry benim arkadaşım ve...Sam'in bana bakışları...'' Sustu.
''Bunu Bily'ye anlattın mı?'' diye sordum.Korkusu bana da geçiyordu.Sırtımdan aşağıya bir ürperti indi.Artık yüzüne sinir hakimdi.''Evet'' diye homurdandı.''Çok yardımı oldu.''
''Ne dedi?''
Jacop'ın yüz ifadesi alaycıydı ve babasının boğuk sesini taklit ederek, ''Şu an dert etmen gereken bir şey değil, Jacop.Bir kaç yıl içerisinde,eğer...aslınsa, bunu sana sonra açıklarım.'' dedi.Sonra kendi sesiyle devam etti.''Bundan ne anlamam gerekiyor?Bunun aptal buluğ çağı sorunu olduğunu mu söylemeye çalışıyor?Bu başka bir şey.Bir sorun var.''
Alt dudağını ısırıyor,ellerini sıkıyordu.Sanki ağlayacak gibiydi.İçgüdisel olarak kollarımı beline doladım ve yüzümü göğsüne yasladım.Çok büyüktü, sanki ben çocuktum, o da büyük birisiydi.
''Ah Jake, her şey düzelecek !'' diye söz verdim.''Eğer kötü giderse, ben ce Charlie'yle yaşa.Korkma, bir çaresini buluruz!''
Bir an dondu, sonra çekinerek uzun kollarını bana doladı.
''Teşekkürler,Bella.'' Sesi herzamankinden daha kısık çıkmıştı.
Bir dakika boyunca öyle durduk.Bu beni üzmedi, hatta bu temas bana kendimi rahat hissettirdi.Ama bunun son sarıldığım kişiye karşı hissettiklerimle bir alakası yoktu.Bu arkadaşlıktı.Ve Jacop oldukça sıcaktı.Bu kadar yakın olmak benim için garipti.Fizikselden ziyade duygusal olarak, aslında fiziksel olarak da garipti.Her zaman yaptıığım bir şey değildi.Normalde insanlara bu kadar kolay bağlanamazdım.İnsanlar değil.
''Eğer her zaman böyle karşılık vereceksen, daha çok çıldırırım.''Jacop'ın sesi normal çıkmıştı.Kahkahası kulağımda gürledi.Parmakları saçlarımda gezindi, yumuşak ve çekingendi.Evet, bu arkadaşlıktı.Hemen geri çekildim ve onunla beraber güldüm.Onun da benimle hemfikir olduğundan emin olmalıydım.
''Senden iki yaş büyük olduğuma inanmak zor,'' dedim, büyük kelimesini özellikle vurgulayarak.''Kendimi cüce gibi hissediyorum.''Yakınında dururken ona bakmak için kafamı kaldırmam gerekiyordu.
''Kırklarımda olduğumu unutuyorsun.''
''Haklısın.''
Hafifçe kafama vurdu.''Sanki minik,oyuncak bir bebeksin,'' diye dalga geçti.''Porselen bebek.''
Gözlerimi devirdim ve geriye doğru bir adım daha attım.''Yine mi ne kadar beyaz olduğumdan bahsedeceğiz?''
''Cidden Bella, olmadığından emin misin?''Yaprak kurusu rengindeki kolunu benimkinin yanına uzattı.Fark pek de iç açıcı değildi.''Senden daha solgun renkli birisini görmedim...Aslında şey hariç -'' Sonra bir an sustu ve uzaklara baktı.
''Ee, sürecek miyiz?''
''Haydi o zaman,'' dedim heyecanla.Yarım dakika öncesinden daha hevesliydim.Yarım kalmış cümlesi, bana neden burada olduğumu hatırlatmıştı.
ilaydædward
ilaydædward
İnsan
İnsan

Mesaj Sayısı : 214
Reputation : 1
Kayıt tarihi : 13/07/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz